Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Zeki İle kamuoyuna yönelik röportaj

  Yaşadığın süreci anlatır mısın?

    İçinde bulunduğum durum baştan sona politiktir. Mahkemenin açılış tarzı bile politik ve devletler arası müdahale sonucudur. Türkiye, kişi olarak beni ve birçok siyasi sürgünü hedef almaktadır. Çünkü 1980 askeri darbesinden sonra hazırlanan anayasa ve yasalar halen yürürlüktedir ve bunlar faşist bir sistem oluşturmuştur. Özellikle son dönemde yüzlerce siyasi sürgün hakkında INTERPOL araması çıkartılmıştır. Benim dosyamda bunlardan birisidir. Türkiye ve Kürdistan’lı politik mültecilere yönelik AB çapında yeni bir saldırı dalgasının başladığı söylenebilir. Türkiye'de binlerce yasal siyasal faaliyetlerinden dolayı tutuklanmış ve halen hapishanededir. Bunların bir kısmı, seçilmiş milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, yasal parti yönetim organı üyeleridir. Avukat ve gazetecidirler. Yıllarca savcı iddianame hazırlanmadan içeride tutuluyorlar.

                Türkiye'de siyasi mücadele yürütüyorsanız, her an mevcut yasalar ile hakkınızda mesnetsiz deliller oluşturulup hapse atılabilirsiniz. Üniversite öğrencilik yıllarından itibaren demokratik siyasal mücadele içinde oldum. Temel insan hakları başta olmak üzere emekçi halklarımızın haklarının savunucusuyum. İşçinin grev hakkı, memurun sendika hakkı yoktu, bunlar için yapılan direnişlerin örgütleyicisi ve savunucusuyum. Yok sayılan Kürt halkının haklarını savundum. Alevilerin, Süryani ve değişik dinsel etnik toplulukların haklarını savundum. Türkiye'de bunları savunmak, terör örgütü üyesi olarak suçlanmanız için yeterlidir. Bunları savunduğum için hakkımda devlet tarafından komplo düzenlenmiş, siyasal mücadelemi açık ve yasal yürütme şansım elimden alınmıştır.

                Türkiye'de askerlik yapmadım. Çünkü Türkiye Silahlı Kuvvetleri'ni kendi halkına karşı savaş yürüten bir kurum olarak gördüm ve militarist bir organda olmayı kabul etmedim. Bunun için aranır hale geldim ve hiç bir yasal dernek ve sendikaya üye olma şansım kalmadı. Elbette bir yol yöntem bularak yasal sendika, dernek ve parti örgütlenmelerini destekledim, örgütlenme çabalarına katkı sundum. En son artık gizlenme olanaklarım tükendiği için Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldım. Yunanistan'dan siyasi iltica talebinde bulundum.  

                Yunan kamuoyunda beklediğin bir şey var mı?

                İltica talebinden sonra, bir kaç hafta polis karakolunda tutuldum. İlticam için ilk işlemler yapıldıktan sonra serbest bırakıldım.  İltica işlemleri için heyetle görüşme randevusu verildi. Bu randevuya B. Cömert arkadaşı tercüman yanıma alarak gittim. Randevudan bir gün önce hakkımda çıkartılan İNTERPOL araması nedeniyle tekrar göz altına alındım ve çıkarıldığım nöbetçi mahkemece tutuklandım. Benimle birlikte B. Cömert' de göz altına alındı ve aynı işlemlerden geçirildikten sonra şartlı olarak salıverildi.

                TC'nin istemleri doğrultusunda geri verilmemiz değerlendiren mahkemeye çıkarıldık. Mahkeme heyeti savcının da katılımıyla ve oy birliğiyle geri verilmemizi reddetti ve şartlı salıverilmeyi kaldırdı. Tekrar özgürlüğüme kavuştuğumu düşünürken, üst savcının ihtirazı sonucu tutukluluğum devam etmektedir. Dikkat çekici bir soru vardır. Savcının ihtirazı mahkemenin kararından baskın olabilir mi? Bir üst mahkemeye ihtiraz edilebilir ama ilgili mahkemenin kararı uygulamaya konulur. Oysa mahkemenin kararı değil şu anda savcının ihtirazı fiilen uygulanmaktadır. Bu durum dahi müdahalenin politik olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan Atina'da yapılan benzer davalarda ihtirazlar olmuş, ama siyasi sürgünlerin tutukluluk haline son verilmiştir. Aynı ülkenin iki ayrı şehrinde iki ayrı hukuk uygulanmaktadır.

                Mahkeme oy birliğiyle adil bir karar vermiştir. Ancak aynı gün TC dış işleri bakanlığının Yunanistan'ın ilgili kurumlarını arayarak sürece müdahale etmesi sonucu mahkeme kararına politik bir müdahale yapılmıştır. Yunanistan adaleti ve kamuoyu bunu kabul edemez. Etmemelidir. Özellikle sol, komünist ve bütün sistem karşıtı muhalif güçlerin sürece duyarlı olmasını ve sahip çıkmasını bekliyorum. Konu kişisel olmaktan çok siyasal özgürlük sorunudur. Enternasyonal mücadele birliği sorunudur.

                İşçi, emekçi ve ezilenlerin mücadelesi dünyanın bütün ülkelerinde sürüyor. Şairin dediği gibi mücadelemiz sürecek yer yüzü aşkın yüzü oluncaya dek... Bu temelde bizimle dayanışma içinde olan ve özgürlüğümüz için çaba harcayan tüm kişi ve kurumları şimdiden saygıyla selamlıyorum.

                                                                                              Zeki Gürbüz.