Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim'in sürgün trajedisi 12 Eylül'de de bitmemiş

12 Eylül’ün darbeci generallerinin Dersim’e yönelik özel bir ‘adam etme’ politikası uyguladıkları belgeleriyle ortaya çıktı. Dersimli araştırmacı Mesut Özcan’ın eline tesadüfen geçen yüzlerce fotoğraf, belge ve ses kaseti, Dersim’de uygulanan ve ‘Doğu İrşat Konferansları’ olarak anılan bu politikanın parçası olarak 5 bin çocuğun ailelerinden alınıp otobüslere törenle bindirilerek Dersim dışındaki Yatılı İmam Hatip Okulları’na gönderildiğini kanıtladı. 

Yüzlerce fotoğraf... 

Araştırmacı Özcan, 12 Eylül cuntasının bölgeye ‘vali’ olarak gönderdiği emekli general Kenan Güven’in görev yaptığı 4.5 yıl boyunca özellikle Aleviler üzerinde sistemli bir Sünnileştirme programı uyguladığını söylüyor. Özcan, Güven’in belki de asker geçmişinden kaynaklanan bir alışkanlıkla attığı her adımın fotoğrafını çektirdiğini, halka açık yaptığı konuşmaları da kasete kaydettirdiğini belirtiyor. Özcan’ın elindeki binlerce ‘35’lik’ fotoğraf negatifi ve ‘60’lık’ ses kasetleri pek az bilinen bu olayın bütün detaylarını gözler önüne seriyor. 
Radikal o gün otobüslerle gönderilen çocuklardan biri olan Erdem Koçoğlu’na ulaştı. HAS Parti kapanmadan önce İstanbulÇekmeköy İlçe Başkanlığı’nı da yürüten Koçoğlu, 1970 Çemişgezek’in Sarıbalta Köyü doğumlu. “Sünniyim 9 kardeştik. Evin en küçüğü bendim. Kardeşlerimden hiçbiri okuyamadı” diyor, Koçoğlu, Kuran kursuna gitmeyi kendisi istemiş. Ama babası ile muhtarın arası kötü olduğu için ilk kafileyle gidememiş. “Muhtara ısrar ettim, sonraki kafilede ancak öyle gidebildim” diyen Erdem Koçoğlu, ‘o günleri’ şöyle anlattı: 
***1982 yılıydı.. İlkokulu yeni bitirmiştim. Jandarma geldiğinde saklanacak delik arardık. Bizim aşirette yaylaya giderken asker copu yemeyen kimse yoktu. Ne zaman gidileceği, nerde kalınacağı söylenirdi jandarmaya. Ama bir suç işlenmiş gibi her türlü eziyet yapılırdı. Köylünün itiraz hakkı yoktu. Bu durumu kanıksamıştık. Jandarmanın dipçiklemesi olağan bir durumdu. 
***Hem Sünniler, hem Aleviler için karanlık bir dönemdi. 2 veya 3 otobüsle Tunceli’den yola çıktık. Bizim kafilede hiç kız yoktu. Hepsi erkekti. Bolu’ya gittik. Ben o zamana kadar Çemişgezek’e bile hiç gitmemiştim. Annem bana, ben ona çok düşkündüm. 82-83 eğitim-öğretim yılında sadece Kuran kursuna gittim. Kurs, Diyanet’e bağlıydı. Aklımda yanlış kalmadıysa 250-300 çocuk vardı. 

Türkçe bilmiyordum 

***Türkçenin T’sini bilmiyordum. Ancak ‘gel’, ‘git’, ‘ekmek’… Burada bir dönem devam ettikten sonra, İstanbul’da Fatih, Zeytinburnu ve Gaziosmanpaşa’da İmam Hatip’e devam ettim. Arkadaşlarım içinde Alevi de vardı Sünni de. Çemişge- 
zek’ten gelenlerin çoğu Sün- 
ni’ydi. Ovacık ve Nazimi- 
ye’den gelenlerse Alevi… 
***Bizim okulda imam hatibi bitiren Alevi çocuk olmadı. Bitiremediler. Halbuki çok zeki çocuklardı. Aynı sene içinde, ya da birkaç sene sonra ayrılanlar oldu. Alevi geleneğine ters bir eğitim alıyorsunuz, sonuçta bıraktılar. Alevi çocuklar o güne kadar aldıkları eğitime uygun bir eğitim almadıkları için kendilerini çok rahat hissetmiyorlardı. Çocuklar hem ailelerinden baskı görüyorlardı, hem de orada kabullenmiyorlardı. 
***Hem Aleviler hem biz dışlandık. Özellikle Aleviler kendilerini çok rahat ifade edemediler. Alevilerin gönüllü olarak Kuran kurslarına gittiğine inanmıyorum. Muhtemelen dönemin valisinin (Kenan Güven) baskısı vardı. Alevilerin Kuran kursuna çocuklarını göndermesi size mantıklı geliyor mu? Zaten kendi rızalarıyla gelseler okurlardı. O zamanki rejim Alevileri tehdit olarak görüyordu. Balans ayarını böyle yaptılar. 
***Ne yazık ki, Alevilere zulüm yapılınca alkışlayanlarımız var. Hepimiz buna karşı gelmeyi aklımıza bile getirmiyoruz. Okuldayken iliklerimize kadar yokluk içindeydik. Çayı çok severim. Ama çay içecek bile param yoktu. Kendim için, ‘iyiki okumuşum’ diyorum. Kardeşlerimin içinde okumak sadece bana nasip oldu. Keşke onlar da okuyabilseydi. Sünni olmama, Kuran kursuna, İmam Hatib’e gönüllü gitmeme rağmen ismimiz yoktu. Bana ‘Erdem’ demiyorlardı. Biz Tuncelili öğrencilerdik.

Sünnileştirme politikası uygulandı
Araştırmacı Mesut Özcan, 12 Eylül rejiminin Dersim’i neden özellikle hedef seçtiğini şöyle anlatıyor: “‘Kardeş kavgası’ bahane edilerek gerçekleştirilen darbenin en büyük etkilerinin görüldüğü yerlerin başında Dersim gelir. Dersim, hem Kürt nüfusa, hem Kızılbaş inanca, hem de sol ideolojiye merkez olması nedeniyle ciddi bedeller ödedi. Darbenin ardından ‘din birleştiricidir ve gereklidir’ sloganıyla özellikle Alevilerin yerleşim alanları hedef alındı. Emekli bir general olan Kenan Güven, adaşı Kenan Evren ’in gerçekleştirdiği darbeden sonra, 10 Eylül 1982’de vali olarak Dersim’e atandı. Kenan Güven’in gelmesiyle birlikte Tunceli’de bir yandan peş peşe Kuran kursları açılıp köylere cami yapılırken, bir yandan da başta Ankara, İstanbul, Edirne müftüleri olmak üzere, çeşitli müftüler davet edilip bütün ilçelerde ‘Doğu İrşat Konferansları’ adı altında faaliyetler tertiplenmeye, vaazlar verdirilmeye başlandı. İrşat heyetleri gittikleri yerlerde İslam dinini övmekte, sosyalizmi, komünizmi ve bu ideolojinin önderlerini din düşmanı, birlik düşmanı, namus düşmanı olarak göstermekte, halkı bu düşüncede olanlara karşı cihada çağırmaktaydılar. Bununla da yetinmeyip, yine halkı bu tip faaliyetlerde bulunanları ihbar etmeye teşvik edip, muhbirliğe davet ediyodı. 4.5 yılda 5 bin çocuk, otobüslerle ‘Müslümanlaştırılmak’ üzere Dersim dışındaki Kuran Kurslarına gönderildi. Gönderildikleri yerler arasında Bolu, İstanbul ve Beypazarı var. Kız ve erkek çocuklarından oluşan öğrenciler yatılı Kuran kurslarında hem Müslümanlığı hem de ‘Türklüğü’ öğreniyorlardı. Ancak bu sayıya, Dersim’de açılan Kuran kursları ve İmam hatip okullarının dahil olmadığını unutmamak gerek.”

kaynak...Radikal gazetesi