Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sardunyalar

Yazın en sıcak günleri geride kaldı. Günler kısalmaya, tabiat yavaş yavaş renk değiştirmeye, sonbahar renklerine bürünmeye başladı.

Benim gözüm bahçedeki rengârenk sardunyalarda. Sardunyaları en çok fazla nazenin olmadıkları, fazla ihtimam gerektirmedikleri için severim. Cefakârdırlar; zayıf topraklarda bile inatla tutunurlar, süslü saksılar yerine paslı tenekeleri severler, günlerce sulamasanız bile boyunlarını bükmezler.

Geçen kışın sonunda bahçemdeki bütün sardunyaları kurumuş buldum. Kış zorlu geçmişti, korumaya almadığımdan olacak sardunyaların gövdeleri kararmış, hiç bir hayat belirtisi kalmamıştı. Yol üstündeki bahçıvana uğradığımda geçen kıştan konuştuk, seralarda sakladığı çiçekleri bile nasıl güç bela yaşatabildiğini anlattı. Yeni sardunyaları sordum. Elinde hazır sardunya fidesi olmadığını söyledi. Tohumların yeşermesini bekliyormuş.

Konuştukça sardunyaların artık eskisi gibi çiçekten dal kopartıp toprağa daldırmakla olmadığını öğrendim. Toprağa daldırılan sardunya dalları yeşerse bile çiçeğe durmazlarmış. Tohumlarla oynandığı için dikilen sardunyaların ertesi seneye çiçek vermediğini, bu yüzden insanların her sene sardunyalarını yenilediklerini, mevsim sonu söktükleri bitkilerin yerine her sene yeni fide satın aldıklarını, ancak bu şekilde rengârenk açan çiçeklere sahip olabildiklerini söyledi. Satın alacağım sardunya fidelerinin ertesi sene çiçeğe durmayacağını duyunca kafam karıştı.

Sardunyalarla ilgili bütün bildiklerim bir anda farklılaşmış, sardunyalara olan tüm saygım sarsılmıştı. Benim bildiğim en güzel sardunyalar komşu bahçelerden – çoğunlukla izin alınmadan – kopartılan dalların toprağa daldırılmasıyla yetiştirilirdi. Gözünüze kestirdiğiniz bir çiçekten aldığınız dal çok geçmeden sizin bahçelerinizde çiçek açmaya başlardı. Sardunya paylaşılarak büyürdü. Bahçelerdeki, balkonlardaki renk renk, çeşit çeşit sardunyanın sırrı biraz da bu ortaklaştıran tarafında yatardı.

Günlerce kasabanın kuytu bahçelerini alıcı gözle dolaştım. Bahar tam manasıyla gelmemişti ve erkenci sarı yaseminler dışında hiçbir çiçek açmamıştı daha. Kışa rağmen bazı bahçelerde canlılığını yitirmemiş sardunyaları aklımın bir yerine kaydettim. Kendime iş edindim; önce bahçedeki ölü sardunyaları kopartıp attım, topraklarını iyice havalandırdım, komşumdan aldığım koyun gübrelerini cömertçe toprağa saçtım, karıştırdım. Her akşam eve dönüşümde, kimsesiz bahçelerden, alçak balkonlardan kopartıp getirdiğim sardunya dallarını işlenmiş toprağa daldırdım. Can sularını verdim.

Birkaç gün içinde yaşadığım kasabanın neredeyse tüm canlı sardunyalarından birer dal bahçemdeki yerlerini almışlardı. Sabahları uyanır uyanmaz sardunyalara bakmayı adet edindim. Toprağa tutunmalarını biraz merak, biraz kaygıyla izledim. Yağan ilkbahar yağmurlarına, açan güneşe en çok sardunyalar için sevindim.

Çok az fireyle sardunyalar emeğimi boşa çıkarmadılar. Her gün biraz daha toprağa tutundular. Dallarından yeni sürgünler, yemyeşil yeni yapraklar boy verdi. Sardunyaların yaşadığından emin olunca acayip bir merak kapladı içimi. Çıkacak çiçeklerin renklerini, şekillerini görebilmek için güneşin daha çok çıkmasını, yazın bir an önce gelmesini bekledim.

Yazla birlikte bahçemi her renkten, boy boy sardunyalar şenlendiriyor. Sardunya gibi ne olağanüstü bir kokusu, ne olağanüstü görsel cazibesi olan bir çiçeğin bu kadar farklı renklere sahip oluşuna, çiçeklerin her birinin eşsizliğine bugüne kadar dikkat etmemişliğime hayıflandım, kayıtsızlığıma kızdım.

Bahçe duvarının sokağa açık yüzüne yoldan gelen geçeni kıskandırıp çatlatmak için değil, yabancıları baştan çıkartıp sardunya hırsızlığına teşvik etmek için en göz alıcı, en katmerli çiçekli, en sıra dışı renkli sardunyaların
olduğu saksıları dizdim. Kopartıldıkça gelişti sardunyalar saksılarında. Şimdi kim bilir daha kaç bahçede, balkondaki saksıda çoğalmaya devam edecek sardunyalar.

Yazın en sıcak günleri geride kaldı, önümüz sonbahar.

Ceviz ağacının ve asmanın yaprakları çoktan sarardı, sırada diğer ağaçlar var renk değiştirmeye başlayan. Benim gözüm sardunyalarda; yapraklarını daha sararmadan kopartıyorum, sularını daha bol veriyorum Ağustos güneşine inat.

Mahmut Boynudelik – Yeşil Gazete