Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim’de sevgidir kuşların adı, Mersin’de kanadı kırıktır Ejmê!

 Zemheri ayı hayatın zorlaştığı günlerdir. Dersim’de böylesi günlerde çoğu zaman hayat ortaklaşır. Kimin, kimin ocağına düşeceği hiç belli olmaz. Doğa, tüm hışmıyla orada yaşayanların, adeta insanlığını sınar. Ancak inadına yapılan barajlar, kara bir tuzak gibi, Dersim’in kadim kuşu olan KEKLİK sürülerini acımasızca yutuyor. Sırtını Düzgün Baba dağına dayayan aksakallı Musa dede; “Bu soğuk beyaz, bize yeni bir hayat sunacak. Bu beyaz örtü, kötü şeylerin kefenidir. Aslında toprak temizlenir, doğa arınır. Heq nefsimizi, insanlığımızı sınıyor. Biz zor günlerde kuşlarımızı besliyoruz, onlar bizi. Yeter ki önümüze sudan büyük tuzaklar örülmesin” diye bağırıyor da bağırıyor.

Eskiden zemheri ayının zor günlerinde, Dersim dağ köylerinde, köylülerin kayalıklara bıraktığı yemleri yiyerek kurtuluyorlarmış keklikler. Ancak bugün köylerin boşaltılmasından dolayı, bu yaban kuşları zor günler yaşıyor. Onun için Dersimliler bu trajedinin son bulmasını istiyorlar. Zor geçen kış aylarında, dağ başlarına yem-yiyecek bırakılmasını isteyen Dersimliler, “İnsanlara değer vermeyen bir devlet anlayışının, kuşları düşünmesi imkansızdır” diye ekliyorlar.

Kaç yıl önceydi, basın, Dersimlilerin yaralı bir ayıyı nasıl koruma altına aldıklarını yazmıştı. Ayının öldürülmemesinin nedenini Dersimli Bertal amca; “Her yaban hayvanın soframızda payı vardır. Bu hayvanlara önce kalbimizi, sonra soframızı açık etmeliyiz. Mademki bu dünya bizim tapulu malımız değil, o zaman yaşamı ortak kılmalıyız. Bu çizginin dışına çıkan bizden değildir” şeklinde açıklıyormuş. “Alageyik, güvercin, kırlangıç, Munzur’da Alabalık, Telli Turna ve hatta karayılana dokunulmaz. Kuş öldürenler iflah olmaz ve Cem ayinine alınmaz” diye ekliyormuş Bertal amca. Görüldüğü gibi bu diyarda doğal hayat ve insan yaşamı birbirinden besleniyor. Hayat bir denge içinde hercümerç oluyor. “İncinirsen incitme” felsefesi içinde, gökyüzündeki yıldızlar kadar birbirinden uzak, aynı zaman bir annenin emzirdiği bir bebek kadar yakın bir ilişki, hayatı şekillendiriyor oralarda.

O büyük su kütlelerinin yaratmış olduğu kötülükleri bir bir anlatan Bertal amca bir gün; “Heq-u Teala onlardan sorsun!” demiş ve kara yüzlü bu dünyadan yaslı ve yaşlı yüzünü çevirip çekip gitmiş. Kendisi yok, ama hâlâ sözleri bize ışık tutuyor. Böyle bir diyardır Dersim. Bugün yarınlara evrilirken, hayat ders alınacak anılar bırakıyor. Böylesi bir diyarda devlet, tankı-topu ve uçağıyla, o kadim topraklarda, hâlâ yangın üstüne yangın çıkarıyor. Bırakın doğal yaşamı korumayı, daha geçen sene Hozat Belediye Başkanı Sayın Cevdet Konak’ın çığlıkları Hâlâ kulaklarımda. “Dersim’de Börtü-böcek, kurdu-kuşu, alageyikler, karayılan ve köyler bir bütün olarak devlet eliyle yakılıyor!” diyordu. Memleketimde bunlar yaşanırken, ben Mersin’de İsmini EJM koyduğum kanadı kırık bir kuşun yaşamı ve özgürlüğü için, devletin kapısında dolaşıp duruyorum. Devlet ise bir bayram/Newroz gününde ‘Terörist’ diye gaz bombalarıyla bir kısım yurttaşına saldırıyor ve insanlar ölüyor!

Ejmê’yi, Newroz’un İstanbul ve Amed’te yasaklı bir şekilde kutlandığı bir sabah vakti, akarsuyun kenarında çırpınırken buldum. İkinci gün, İl Veterinerlik Müdürlüğü’nün yolunu tuttum. Kimlik sordular. Onun yerine yanıt verdim. “Memleketini tam olarak bilmem, Suriye/Lazkiye’den gelmiş olabilir. Dolayısıyla sağlık güvencesi yok. Hatay’da yeşil kart için talepte bulunmuş. ‘Bilinmeyen bir dil’de konuştuğu için, kendisine yeşil kart verilmemiş’ dedim. ‘mevzuatımıza uygun değil’ dediler başka birime gönderdiler. Oradan ayrılıp, Orman ve Su Ürünleri Müdürlüğü’ne gittim. Muayeneden sonra; “Burada bu kuşu tedavi edecek imkânımız yok. Ancak Tarsus’ta olur” dendi.

Bizler baharı müjdelediğimiz için polis tarafından coplanırken, bir kuş özgürlüğünü kaybediyordu. Sonra çocuk tutuk evi Pozantı’dan üstümüze bir utanç akıyordu. 1938’de Dersim katliamında bir bebek, annesinin karnında, askerler tarafından süngülenirken, topuğundan yara alır. Bu kuş da Dersimli bebekle aynı kaderi paylaşıyordu. Eğilip gözlerinden öptükten sonra; “İnsanlara inat, yaşamaya çalış avucumdaki yaralı kuş” dedim ve adını Ejmê koydum. EJM, inşallah Tarsus hayvanat bahçesinde, insanlara inat yaşamayı başarır.

Özgür Gündem-Yusuf Baran BEYİ