Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

7 maddelik barış yolu

Gazeteci-Yazar Cengiz Çandar, Kürt sorununun çözümüne katkı sunmak için taraflarla yaptığı görüşmelerden yola çıkarak hazırladığı 7 maddelik çözüm paketini açıkladı. Türkiye Ekonomik ve Soysal Etütler Vakfı (TESEV) İstanbul Nippon Otel’de dün „Geçiş Sürecinde Türkiye: Toplum, Siyaset, Yargı ve Medya“ konulu sempozyum yaptı. TESEV’in demokratikleşmeye ilişkin 2010-2011 yılları arasında hazırladığı rapor ve yayınlarının da tartışmaya açılacağı iki günlük buluşmanın dünkü bölümünde „Silahsızlanma ve barış: PKK nasıl silah bırakır“, „Kürt sorununda geçmişle yüzleşirken“ ve „Adalete erişim ve sanıkların adil yargılanma hakkı“ konuları ele alındı. Oturumlara ise Cengiz Çandar, Dilek Kurban, Aysel Tuğluk, Galip Ensarioğlu, Sezgin Tanrıkulu, Mehmet Atılgan, Mesut Yeğen, Yılmaz Ensaroğlu, Osman Doğru, Seda Kalem, Turgut Tarhanlı ve Meral Danış Beştaş konuşmacı olarak katıldı. 

Hükümetten beklentimiz yeni anayasa

Konferansın açılış konuşmasını yapan TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker, YSK’nin Dicle kararıyla başlayan krize dikkat çekerek, „İçinde bulunulan dönemde herkese çok önemli sorumluluklar düşüyor. Hükümetten beklentimiz yeni siyasi krizler değil, yeni bir anayasadır“ dedi. Paker’in konuşması ardından „Silahsızlanma ve Barış: PKK Nasıl Silah Bırakır“ başlıklı oturumda konuşan Gazeteci-Yazar Cengiz Çandar, Kürt sorununa ilişkin 7 maddelik çözüm paketini içeren raporunu açıkladı. Çandar, üst düzey devlet bürokratları, siyasetçiler, hükümet üyeleri, Kürt kanaat önderleri, KCK Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatları ile dağdaki ve Avrupa’daki PKK’liler gibi konunun tarafı olabilecek çevrelerle yaptığı görüşmelerden yola çıkarak hazırladığı raporun, 1 yıllık çalışmanın sonucu olduğunu kaydetti. 

‘Öcalan en önemli siyasi partner’

Raporunda, „KCK davası tutuklusu Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması. Askeri operasyonların durdurulması ve PKK’nin eylemsizliğinin sürekli kılınması. Yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi. Yeni bir vatandaşlık tanımıyla anayasanın hazırlanması. Kürtlerin statüsünün yeni anayasada belirlenmesi. Öcalan’ın koşullarında yeni düzenlemenin yapılması. Toplumsal barış için ‘aşamalı af’ın hayata geçirilmesi“ önerilerinde bulunan Çandar, Kürt sorununun çözüm parametrelerini değiştirmenin zorunluğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: „Öcalan’la görüşülüyor olması toplumun da kabul edebildiği bir hale geldi. Öcalan ile devlet yetkililerin görüşmesi yeni bir olay da değil. 12 yıllık bir süreç var ama sorun hala tırmanabiliyor. O nedenle çözüm parametrelerini değiştirmek gerekiyor. Karşındakine bir tutuklu olarak yaklaşmak yerine bir siyasi hareketin legal temsilcisi olarak görüp, çözüm için bir partner olarak kabul edip, müzakere etmek gerekiyor.“ 

Yedi başlıkta çözüm 

7 maddelik çözüm paketi: 

- Taraflar arasında (Devlet ve PKK) arasında çözüm yönünde yol alınabilmesi için öncelikle bir güven ortamının yaratılması gerekmektedir. Güven ortamının sağlanmasının ön koşulu, başta seçilmiş belediye başkanları olmak üzere ‘KCK Dava’sından tutuklu bulunan sanıkların büyük bölümünün serbest bırakılmalarının sağlanması ve davanın düşürülmesidir. 
- Güven ortamının sağlanması ve sürdürülebilir olması ancak silahların sustuğu ve susturulduğu bir ortamda mümkün olabilir. Bu nedenle, PKK’nin „eylemsizlik“ halinin sürekli kılınması gerekmektedir. PKK’nin „eylemsizlik“ halinin konsolide edilmesi ise, Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, güvenlik kuvvetlerinin PKK’nin silahlı unsurlarına yönelik operasyonlarının durdurulmasını da gerektirmektedir. Operasyonların durduğu ve „eylemsizlik“ durumuna süreklilik kazandırabilecek bir ortam, her iki tarafta da var olan ve „savaşın devam etmesi“ dürtüsüne sahip kesimler için elverişli, provokatif ortamların yaratılmamasına da imkan sağlayacaktır. Devlet tarafında operasyonların durdurulması, askeri otoritenin kesin olarak sivil otoriteye tabi kılınmasıyla ve tabi sivil otoritenin bu söz konusu yaklaşımı benimsemesiyle mümkün olabilecektir. 
- „Dağdan iniş“i özendirecek şekilde meşru ve yasal zeminde siyaset yapılmasının önünün gerçekten açık olduğunun en anlamlı göstergesi, „KCK Davası“nın düşürülmesinin yanı sıra, Kürtlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde en geniş, adil ve gerçekçi temsilinin mümkün kılınmasıyla olabilecektir. Bu durum „Türkiye’de iç barışı“ ve „PKK’nin Türkiyelileşmesi“nin sağlanabilmesi için seçim barajının yüzde 10’un altına çekilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu düzenleme bir demokratik gereklilik olmasının yanı sıra Kürt sorununun şiddetten arındırılması için çok önemli pratik bir değere sahip olduğu için de benimsenmelidir. 
- Yukarıda sıralanan bu adımlar, Kürt sorununun çözümüne ilişkin zorunlu hukuki çerçeve gerçekleşmeden anlam kazanamaz. Bunların başında, yeni bir anayasanın hazırlanması ve yeni anayasada yeni bir vatandaşlık tanımı yapılması gelmektedir. Aynı şekilde, genel bir Kürt halk talebi haline gelen anadilde eğitim ve öğretim konusunun, tatminkâr bir çözüme kavuşması da büyük önem taşımaktadır. 
- Yeni anayasa yapımıyla başlayacak yeni hukuki düzenlemeler, Kürtlere Türkiye’de yeni bir „statü“ kazandırmayı amaç edinmelidir. „Kürtlerin yeni bir statü elde etmesi“ keyfiyeti, PKK’nin nüfuzu altındaki Kürtlerin dışında kalan ve hatta PKK’nin karşısında yer alan Kürt çevrelerinde bile adeta bir konsensüs halinde dile getirilmektedir. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’nin kabul etmiş olduğu Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na konulan çekincelerin kaldırması gerekmektedir. 
- Abdullah Öcalan’ın, çözüm için değerlendirilmesi gereken, çözümün „partneri“ rolünü üstlenecek çok önemli bir siyasi aktör olduğu, rapor çalışmasında görüşülen hemen herkesin üzerinde birleştiği bir noktadır. Buradan hareketle, Öcalan’ın tutukluluk şartlarında yapılacak yeni bir düzenleme de sorunun çözümü ve „dağdan iniş“in sağlanabilmesi açısından kaçınılmaz görülmektedir. Tutukluluk şartlarında yapılacak yeni düzenleme, kısa vadede tutukluluk şartlarının iyileştirilmesinden orta vadede Öcalan’ın serbest kalmasına dek uzanan bir düzlemde ele alınabilir. Kendisiyle görüştüğümüz çeşitli kişilerin üzerinde ortaklaştığı kısa vadeli düzenleme ev hapsine geçiş olarak dile getirilmektedir. 
- „Dağdakiler“ için aşamalı bir af uygulanması, bu rapor çalışması sırasında görüştüğümüz devlet yetkililerinden PKK yöneticilerine, hatta PKK’ye muhalif olan Kürtlere dek yayılan geniş bir yelpaze tarafından PKK’nin silahlı güçlerini dağlardan ve bu arada Kandil’den indirmek için, en geçerli yol olarak dile getirilmiştir. Elbette ki, nihai bir „toplumsal barış“ın elde edilebilmesi için „aşamalı af“fın sadece PKK’lileri değil, PKK’den kopmuş ve ayrılmış olmakla birlikte PKK eylemlerinden ötürü cezai kovuşturmaya uğrayan ve yurtdışında yaşamak zorunda kalan binlerce kişiyi de kapsaması gerekmektedir. Bu durumda, hiçbir zaman PKK’li olmamış olsa da, Kürt sorunuyla ilgili gelişmelerden ötürü yurt dışında bulunan çok sayıda kişinin de aynı uygulamadan yararlanması gerekmektedir. Bütün bunların gerçekleşmesi ancak özel bir kanunun çıkarılmasıyla mümkün olabilir. 

DİHA/İSTANBUL