Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Toplumumuz Bir Değerdir-A.Haydar Gürbüz

Toplumumuzun bir değer olduğunu anlayabilmemiz için kendi içimizde var olan zenginlikleri keşfetmeli açığa çıkarmalı ve kapsamlı bir şekilde üzerinde çalışmalıyız.Toplumumuzu tanımlayacak olan bu zenginlikler arasında Edebiyat’ın bütün kolları ile birlikte Siyaset, İnanç, Çevre-Doğa, Güzelsanatlar, Sinema, Tiyatro, Müzik vb. daha bir çok alan sayabiliriz. Bürokrasininde bir toplumun gelişmesinde önemli etki ettiği biliniyor fakat bizdeki bürokrasi devletin resmi ideolojisi etkisinde dışarı çıkmamakta devletle yatıp devletle kalkmaktadır bu nedenle toplumumuzun sahip olduğu esas “Özne” diyebileceğimiz konularda herhangi bir katkıları olmamaktadır.

Toplumumuzun “Özne”leri diyebileceğimiz ve yukarıda kısmen saydığım konuların derinlemesine işlenmesi ve irdelenmesi halinde açığa çıkacak bilgi ve düşüncelerle bir derinlik yaratılacağı bu derinlikle birlikte toplumsal güvenin dahada artabileceğini belirtmek gerekir. Burada toplumu oluşturan bireylerin içinde yaşadıkları toplumsal değerleri tanımaları bu değerleri kavrayarak öğrenerek kendi gelişimlerini sağlamaları önemlidir. Özgür ve güvenli bir toplum olma noktasında da  toplum bireylerinin önlerini açmak yeni veriler sunmak ve olanaklar yaratmak gerekir.

Toplum olarak güvenimizin oluşması sürekli ve kalıcı bir yapıya kavuşması için kendi “Özne”lerimizi iyi tanımamız ve bilince çıkarmamız gerekir.Yani toplumumuzun olmazsa olmazlarını bilmek ve onları korumak önemlidir. Daha önce kaleme aldığım “Kurmeşin 4k Gerçekliği” ve “Toplumsal Ahengimizi Koruyalım” başlıklı araştırmalarımda aslında bu “Özne”lere kısmende olsa değinmiştim burada da bunların dışında olmayan hatta biribirlerinin tamalayıcısı olan  yukarıda belirttiğim temel başlıklardan bir kaçına değinmek istiyorum.


Her toplumun bir tarihsel gelişiminin olduğunu bu  gelişim sürecini izlerken veya yaşarken mutlaka izdüşümlerinin yaşandığı önemli anları  olmuştur. Şavaşlardan tutunda doğal afetlere,hastalıklardan tutunda göçlere kadar  toplumları derinden etkileyen ve hatta yerinden yurdundan eden bir çok gelişme sözkonusudur. Fiziksel olarak hareket halinde olan toplumlar  zaman zaman yukarıda saydığım nedenlerden dolayı yer mekan değiştirselerde gittikleri heryere kendi kültür ve geleneklerini taşımasını yaşatmasını bilmişlerdir. Fakat süreç içerisinde kendi “Özne”lerini korumayan topluluklarında  olduğunu ve bunların bir kısmının yeryüzünde silindiklerini de biliyoruz.

Politik düşüncelerin daha çok hakim olduğu toplumumuzda henüz ezbet anlayışınında tam olarak kırılmadığını pasifte olsa yaşatıldığını görüyoruz. Sadece sosyal ve politik fikirlere göre toplumumuzu tanımlamak eksik olacaktır çünkü ideolojilerin hükmettiği yönlendirmeler toplumu belli çıkarlara hizmet etmeye ve doğma düşüncelere götürür,  bu nedenle sadece bir alana sıkıştırılan tanımlamalar yetersizdir. Mesela sürekli politik kavram ve tanımlamalarla yatıp kalkan bir toplumun bireylerinin  Güzelsanatlar dalında tutunda diğer alanlarda geri kaldığı, yetersiz kaldığı olması gerektiği yerlerde olmadığı aşikardır bu nedenle toplumun bütünlüklü olarak esas “Özne”lerini iyi anlamak ve kavramak gerekir.

Ülkemizde uzun yıllardır sosyal-kültürel alanda izlenen politikalar türk milliyetçiliğini körüklerken diğer azınlıkların veya toplulukların toplumsal dokusunda çok önemli tahribatlar yarattığı ve derinden bozduğu görünen bir gerçekliktir.Günümüzde  toplumlar artık medya ve internet gibi iletişim araçlarıyla aydınlanmakta bilgilendirilmektedir, karışık kültürlerin meydana geldiği ve şimdiki nesil üzerinde çok önemli etkiler bıraktığı artık herkesim tarafından kabul edilmektedir. Burada esas olan toplumsal birliğini sağlamamış,ulusunu kuramamış,geleceğini emin ellerde inşa edememiş kuşakların bu karışık kültürlerden önemli oranda olumsuz etkilenmiş olmalarıdır. Bu olumsuz etkilenmeler kişiler üzerinde ,bölgedeki savaşların ve ekonomik krizlerinde etkileriyle ırkçı şoven milliyetçiliğin artmasınıda bunlara eklersek, kimlik kargaşası yaratmaya ve kişilerin kendilerini tanımlamasında yanılgılara  farklı yönlendirmelere yol açtığı görülüyor. Düşüncelerimizin suç teşkil ettiği günümüzde yaratılan kimlik kargaşalarıyla toplumun dokusunu iyice bozmaya çalışan sistemler ahlaki değer yargılarıda hiçe sayarak tamamen devşirme bir topluluk yaratmaya çalışmaktalar. Ekonomik gücü olanın daha çok sömürdüğü,sömürüyü pervasızlaştırdığı, İletişim gücü olanın toplumu daha çok yönlendirmeye çalıştığı, İktidar gücü olanında daha çok ezdiği  toplum üzerinde baskı mekanizmalarını arttırdığı bir dünya düzeni şu anda mevcuttur.

Yukarıda belirtmeye çalıştığım uygulama ve gelişmelerden toplum olarak daha az etkilenmek istiyorsak sahip olduğumuz “Özne”lere daha sıkı sarılmalı ve bu öznelerin işlevlerini yerine getirmesini sağlamalıyız. Bundan ötürü “mikromilliyetçi”dalganın oluştuğu söylenebilir ama bunun kalıcı ve kendisine güvenen bir toplumun oluşumuna katkı sağladığını unutmamak gerekiyor. Her toplumun kendisine has bir hukuku, sanatı,f elsefesi, ahlaki değerleri ve yaşam biçimi  vardır. Bu değerlerin kapsamı kendiliğinden oluşmamamıştır bütün bunların oluşması için binlerce yıllık bir sürecin geçmesi gerekmiştir.Buna alt yapıda denilirki buda insanların yaşadıkları hayatla ilişkili olarak oluşmaktadır.

Toplumumuzun bir hukuku vardır dedik, buna bir örnek vermem gerekirse en basitinde köyümüzün girişinde veya çıkışında üst üste yığılmış sal taşlarını  söyleyebilirim, neden bu taşlar burada üst üste konulmuş!,   Köyde kavgalı olan ailelerin biribirlerini şikayet etmeye giderken köyün çıkışında şikayetlerinden vazgeçerek oraya bir sal taşı eklemeleri ve kavgamız buraya kadar demeleri için yani kavganın mahkemelere ve başka mercilere taşınmaması için alınmış bir karar ve uıygulanan toplumsal bir kaide olmuştur, bu hadise tek başına toplumumuzun kendisine has oluşturduğu hukuku göstermektedir.

“Aşk iki kişiliktir” kavramını duymayanınız yoktur,aşkı yaşayanların tek taraflı olmadıkları mutlaka birilerine karşı bu duyguyu hissettikleri biliniyor, Şiir de iki kişiliktir şiiri yazan ve okuyan olmak üzere,sinema ve tiyatroda aynı şekildedir  çeviren ve izleyen. Herikiside yani aşıkta maşukta , çevirende izleyende biribirlerinin  tamamlayıcısıdırlar, birini öbüründen ayrı düşünemezsiniz dolayısıyla kültürel çalışmalar da toplumumuzun aksatmaması gereken önemli görevlerden biridir. Nasıl ki etnik yapımız “kürt” inancımız “Kızılbaş-Alevi”dilimiz “kürtçe” yerleşim alanımız “kurmeş” diyorsak bunları tamamlayan yan öğelerimizinde sosyal ve kültürel çalışmalar olduğunu unutmamak gerekir.  

Toplum olarak sahip olduğumuz “Özne”lerimizden biride kültürel çalışmalardır. Sinema dalında toplum olarak içimizde çok önemli isimler ve başarılı çalışmalar çıkmıştır. İşte Yönetmen Kazım Öz bunlardan biridir.Ax,Dur,Şavaklılar gibi yapıtlar toplumumuzun içinden çıka gelen ve yaşamımızı anlatan önemli çalışmalardır. Bir başka yönetmenimiz Murat Özçelik’te kısa matrajlı filmlerden “Şavaklılar” ve en son annesine atadığı “Ölücanlar” adlı uzun matrajlı belgeselle bu alanda çok önemli yapıtlar oluşturmuşlardır.

Yazın alanında toplum olarak geçmişe uzanan bir geleneğimiz olmamıştır.Ancak yakın geçmişten bugüne kadar bir takım denemeler vardır bunlardan biri roman dalında köylümüz Ali Hıdır Cihan’ın yazdığı romanlardır, Şiir dalında yetenekli bir çok köylümüzün olduğunu görüyoruz, dönem dönem şiir denemeleri olan Berdan Ber, Mahmut Top, İsmet banguş, Hasan Coşar sayabileceğim yeteneklerdir. Bunların yanısıra başka meslek dallarında da başarı gösteren köylülerimizin olduğunu biliyorum.Müzik alanında Semi ber, Atilla Ber, Ercan Düzyar, Ayşe Azak çalışmalarıyla öne çıkmışlardır. Araştırma ve günlük yazılarıyla Haydar Uç, M.Yılmaz yine kürtçe denemeleriyle İsmet Banguş kültürümüze önemli katkılar sunmaktalar.

Sosyal faaliyetler içerisinde olan bir çok köylümüzün olduğunu biliyoruz, genel anlamda siyasetle uğraşanlarda vardır ama bunlar toplumumuzun temel sorunlarından ziyade kendilerine evrensel hukuku tercih eden ve genel anlamda tüm insanlığa hizmet eden çalışmalar içerisindeler. Yine yüksek lisans edinmiş bir çok köylümüzün olduğunu biliyorum, bunların kendi işleri yanısıra  toplumuna yönelik çalışmalarada  katılmalarını  bilgi ve becerilerini toplumumuzun geliştirilmesi yönünde de harcamalarını çok arzu ediyorum. Esnaf ve işverenlerimizinde bu çalışmalara kendi çaplarında katkı sunmaları ve teşvik etmeleri önemlidir. 

Sonuç olarak toplumumuzun genel anlamda kendisini var eden tüm “Özne”lere sahip çıkması halinde bunları derleyip toparlayıp bir araya getirerek hukukunu oluşturması , kurumlarını yaratarak süreklilik  oluşturması durumunda  haliyle kendisine güvenen kalıcı ve faydalı bir toplum yaratılmış olacaktır.


Ali Haydar Gürbüz