Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

‘İşte Dersim Belgeleri’ demek için…Cafer Solgun

Cumhuriyet gazetesi, yer yer gündeme gelen Dersim haber ve tartışmalarına ilişkin “nihayet” bir haber ile kendisini gösterdi. Hem de ne haber! 1 Mart 2011 günkü Cumhuriyet gazetesinde “İşte Dersim belgeleri” deniyordu…

Hatırlanacaktır, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama ile ilk defa minderden kaçmamış ve Başbakan Erdoğan’a devlet arşivlerindeki Dersim belgelerini açıklama çağrısı yapmıştı.

Durumdan “vazife” çıkaran Cumhuriyet gazetesinin “İşte Dersim belgeleri” başlıklı haberi, gazetecilik açısından “tam isabet” kaydedildiğini düşündürüyordu. Ne var ki haberin içeriğine bakıldığında, en hafif deyişle “dağ fare doğurdu” demekten kendini almak mümkün değil. Zira haberin içeriğinde Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in 1926 yılında hazırladığı rapordan kısa bir pasaj verilmiş. Bu rapor, bilinen bir rapor. Daha geniş halini, başka Dersim raporlarıyla birlikte ben “Dersim… Dersim…” adlı kitabımda yayınladım. (CS. Dersim… Dersim… Yüzleşmezsek Hiçbir Şey Geçmiş Olmuyor. TİMAŞ, 2010)

Cumhuriyet’in “İşte Dersim belgeleri” haberinde yer verilen bir başka bilgi de, 20 Mart 1937 gününün gecesinde Pah köprüsünün yakılması… 

TARİHLERE DİKKAT

Hemen belirteyim, söz konusu köprünün yakılması ile “olayların” başladığı iddiası, resmi ideolojinin inanmamızı istediği yalanlardan biridir. Kaldı ki Cumhuriyet’in haberi bile kendi kendisini tekzip eden mahiyettedir. Hamdi Bey’in raporunun tarihi 1926’dır. Köprünün yakıldığı tarih ise, 1937…

Ve 1926 yılında hazırladığı raporda Hamdi Bey ne diyordu: “Yaptığım temasların bende hasıl ettiği izlenime göre, Dersim gittikçe Kürtleşiyor, ülküleşiyor ve dolayısıyla tehlike büyüyor. Hükümeti senelerden beri meşgul etmekte bulunan Dersim meselesi, eski idarenin seyyiat (günah) mirasından başka bir şey değildir. Yeni hükümetin bazen adil davranış, bazen zayıf ve bazen de sebepsiz ve neticesiz şiddet gösterme gibi dengesiz politikası Dersim’i daimi hercümerç yuvası haline getirmiştir.”

Hamdi Bey, 2 Şubat 1926 tarihli bu raporunda, “Dersim bir çıbanbaşıdır ve kesilip atılmalıdır” diyen kişidir. Dolayısıyla “olayları” Pah Köprüsü’nün yakılmasına bağlamak, yürütülen katliamı “asayiş operasyonu” olmakla gerekçelendirmek, gerçekleri ters yüz etme çabasından başka bir şey değildir…

Devlet arşivlerindeki rapor ve belgelerden başka örnekler de var elbette ki. Genelkurmay’ın “Dersim Tedip ve Tenkil Harekatı” adını verdiği Dersim Harekatı, bir “asayiş operasyonu” değildir; resmi ideoloji misyonerlerinin bir başka iddiası olarak “Dersim’e uygarlık götürmek” harekatı da olmadığı gibi… Dersim Tedip ve Tenkil Harekatı, Dersim’i yok etme hareketidir ve arşivlerde bu gerçeği doğrulayacak yeterince kanıt bulunmaktadır.

1927 yılında “Umum Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun” adını taşıyan bir kanun çıkarıldı. 1935 yılında Dersim’in adı kanunla “Tunceli” olarak değiştirildi. 1936 yılında Dersim meselesini “halletmek” göreviyle 4. Umum Müfettişliğine Korgeneral Abdullah Alpdoğan getirildi. Alpdoğan Paşa’ya “koloni valisi” yetkileri verildi. Abdullah Alpdoğan Kürt ve Alevi düşmanı bir paşa idi. Daha katliam başlamadan binlerce ailenin yerinden yurdundan edilmesi için planlar yapılmıştı… Mecburi İskan Kanunlarının gerekçelerine bakıldığı zaman, nasıl koyu bir ırkçılık yapıldığını herkes görecektir…

1932 yılında Jandarma Umum Komutanlığı, 100 adet basılan bir “Şahsa Mahsus” kitap hazırladı. Bu rapor kitapta Dersim’in katline ferman çıkartan raporlara yer verildi. Bu raporların tamamı bölgede görev yapan valilerin, mülkiye müfettişerinin, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın imzalarını taşıyordu.

VE MUSTAFA KEMAL

Mustafa Kemal, 1936 yılında TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada şöyle demişti: “Dâhili işlerimizden en mühim bir safha varsa, o da Dersim meselesidir. Dâhilde bulunan işbu yarayı, bu korkunç çıbanı, ortadan temizleyip koparmak ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalı ve bu hususta en acil kararların alınması için hükümete tam ve geniş salahiyetler verilmelidir.”  

Ve 4 Mayıs 1937 günü Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak’ın da katılımıyla alınan Bakanlar Kurulu kararında, orduya Dersim için “tenkil” emri verildi… Bu tarihin ardından ve 1938 yılı boyunca Dersim’de toplu katliamlar yapıldı.

Eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, 1986 yılında CHP’nin bugünkü genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ses kayıt cihazına kaydettiği şu sözleri söyledi: “...Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti.”

12 Mart döneminin darbeci paşalarından Muhsin Batur, hatıralarını anlattığı kitabında şunları yazdı: “Günlerden bir gün emir geldi... Tren yolu ile Elazığ’a gidilecek, bir süre orada eğitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeye gideceğiz. (...) Bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.”

“İşte Dersim belgeleri” denilecekse, bu gerçekleri görmezden gelmek, en hafif deyişle, ahlaksızlıktır…

Not...resim Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=220826 haberi burada tıklayarak okuyabilirsiniz.