Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

“Uçakta, Diyarbakır’da verilen sözlerin bir hükmü yoktur”

ISTANBUL (30.08.2010)- BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, “Uçakta, Diyarbakır’da verilen sözlerin bir hükmü yoktur” sözü ile önemli bir gerçeğe parmak basıyor. Uçakta ve Diyarbakır'da kim ne dedi? İşte Türk siyasetinin Kürt sorununda ayaklarının yerden kesildiği o anlar...

BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, bir televizyon programında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 3 Eylül’de Diyarbakır’da yapacağı konuşmadan ne bekledikleri soruna “Uçakta, Diyarbakır’da ve seçime kısa süre kala verilen sözlerin bir hükmü yoktur” yanıtını verirken önemli gerçeğe parmak bastı.

İşte Türk siyasetinin Kürt sorununda ayaklarının yerden kesildiği o anlar:

12 yıl başbakanlık, 7 yıl cumhur başkanlığı yapan ve 40 küsür yıllık siyasi hayatı boyunca 7 hükümet kuran Süleyman Demirel, 1991'de yardımcısı Erdal İnönü’yü alıp 49. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin başbakanı olarak Diyarbakır’da “Kürt realitesini tanıyoruz” dedi. Bu tarihi açıklama şöyleydi: “PKK bir olay. Kürtçe konuşan Türk vatandaşları başka bir olay. Kuzey Irak’taki Kürtler de başka bir olay. Ama üçü bir yerde birleşiyor. Halepçe’ye ilgi göstermedik. Türkiye nasıl ki Bulgaristan Türklerine yapılan zulüm üzerine ayağa kalkmışsa, Kuzey Irak’ta meydana gelecek vahşete de seyirci kalamaz. Kalırsa kendi iç dengesi bozulur. Kürt kimliğine karşı çıkılamaz. Kürt realitesini artık tanımalıyız.” Ama aynı Demirel, iki yıl sonra '93 savaş konsepti başlatıldıktan sonra şöyle konuşmuştu: “Terörle mücadele devam ederken başka alanlarda adım atılamaz. Bu halkın gözünde PKK’ya taviz olarak görülür. Teröristle pazarlık gibi anlaşılır. O zaman Apo da çıkar der ki: ‘Düşün arkama! Bakın sonuç almaya başladık. Bastırın, daha fazlasını alırız.’ Bu nedenle önce terör bitecek!”

Haziran '97 ile Ocak '99 tarihleri arasında Başbakanlık, Temmuz 2000'den Kasım 2002'ye kadar Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapan ANAP lideri Mesut Yılmaz, Aralık 99'da Diyarbakır'da “Avrupa Birliği'ne giden yol Diyarbakır'dan geçer” dedi. Yılmaz, aynı konuşmada şu sözleri de sarf etti: “Her zaman söylüyorum; burada da, bir defa daha ifade ediyorum: Devlete kırgın bir milletle, toplumu tehlike olarak gören bir sistemle, vatandaşı hiçe sayan bir bürokrasiyle ve tüm bunlar karşısında acze düşmüş bir siyaset mekanizmasıyla Türkiye'yi yeni bir çağ taşıyamayız.”

Yıl 1994... Seçimlere hazırlanan Refah Partisi'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Bingöl'de Kürtlere konuşuyor: “Çocuklar okulla besmele ile başlarlardı. Bunu 'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım' diye değiştirdiler. Okullarda 'Türk'üm doğruyum, çalışkanım' diye söyletirseniz , başkaları da ben 'Kürt'üm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kendinde görür.” Bu sözleri nedeniyle 1 yıl hapis cezasına çarptırılan Erbakan, 1995 seçimlerinde birinci parti olup hükümeti kurduktan sonra sadece 'teröre karşı ekonomik kalkınma' projesini açıkladı.

53. Hükümette Adalet Bakanı, 54. Hükümette İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar, 2007 genel seçimlerinden önce neredeyse bütün Kürt illerini dolaştı, Batman'da Kürtçe şarkı söyledi, Diyarbakır'da Kürtçe vedalaştı. Adı kontrgerilla ve faili meçhul cinayetlerle anılan eski emniyet müdürü Mehmet Ağar, partisinin resmi ideolojisine ters düşen bir çıkış yaparak 'düz ovada siyaset' yapmaktan bahsetti. Kirli savaş konseptinin bir diğer polis şefi Olağanüstü Hal Valisi Ünal Erkan de Mart 1995'te Diyarbakır'da sınır ötesi operasyon ile ilgili şöyle konuştu: “Demiyorum ki meselenin kökü dışarıda... Ama içerideki mücadelemiz bu durumdan olumsuz etkilenirdi.”

2002'de “Kürt sorunu yok dersen sorun ortadan kalkar. Bizim için böyle bir sorun yok” diyen, 2005'te Kürt sorunu için 'sanal' ifadesini kullanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sadece Birkaç ay sonra Diyarbakır'a gidince Kürt sorunun varlığını kabul etti. Erdoğan, Diyarbakır'da yaptığı konuşmada, “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa 'Ad koyalım' diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur” dedi ve ekledi: “Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere yakışmaz.” Bu sözler daha sonra 'Kürt açılımı'nın temelini oluşturdu.

Son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Eylül 2007'de 4 günlük 'Güneydoğu Gezisi'nin son durağı Diyarbakır'da gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Türkiye'de farklılıklara saygı duymak gerekiyor, bunlar mozaimizin parçasıdır, her şeyi konuşarak çözeceğiz” dedi. Yine de Gül'ün en çok tartışmalı açıklamaları 2009 tarihli. Mart 2009'da uçakta İran'a giderken “Kürt sorununda iyi şeyler olacağını” söyleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prag dönüşü de uçakta önemli mesajlar verdi. Gül, “İster terör, ister Güneydoğu, ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye'nin birinci sorunudur. Halledilmesi lazımdır” dedi. Bu sözlerin üzerinden 15 ay geçti, ne kan durdu, ne de Kürt sorunun çözümünde esaslı adımlar atıldı.

Son açıklama, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan. Daha önce Batman'da CHP Grup Başkanvekili iken “Toplumsal barışın bir parçası olacaksa genel affa 'evet' deriz” diyen, ama Ankara'ya gelince “Genel af söylemi yanlış. Ben hiçbir yerde genel af söylemini kullanmadım” diyerek kendini tekzip eden Kılıçdaroğlu, genel af açıklamasını genel başkan olduktan sonra 'Güneydoğu gezisi'nin son durağı Dersim'de tekrarladı. Kılıçdaroğlu, Dersim halkına “Hayır deyin toplumsal uzlaşıyla genel affın yolu açılsın” çağrısında bulundu. (ŞENOL GÜRKAN-ETHA)