Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kürt Ulusu kendi kaderini kendisi belirleyecektir

   M.Kobal Aryalı / İnsanların beyin kayıbı çok tehlikeli değildir, fakat vicdan kayıbı çok korkunçtur. Bilindiği gibi AKP hükümetince henüz içeriği tam olarak belli olmayan, ancak savaşla sorunların çözümüne imkan sunmayan “açılım” paketi on kasım’da parlamento’da tartışılması kararlaştırılmıştı.

Faşist MHP ile nasyonal faşist CHP mevcut ortamı provake edeceklerini her fırsatta ve tehdit salvolarıyla günler önce deklare etmişlerdi. Türk cumhuriyeti ve büyük millet meclisi 86 yıl sonra ve tarihinde ilk defa alışık olmadığı bir yöntemle demokratikleşmeyi, Kürt meselesini tartışmaya açması, örümcek kafalı savaş rantçılarını paniğe sevk etti.

 

Bunlardan en dikkat çekici olan, CHP milletvekili Baykalın’ın birinci yardımcısı; Onur-suz Öymen’in açıklamasıydı. O. Öymen, “açılım”politikasına hayıflanarak söyle diyor. „Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kimse analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım dedi mi? “ Savaşın, kanın devamını isteyen, bu gözü dönmüş savaş hastasını ön sıralarda, “Atam izindeyiz” tezahuratıyla alkışlayan, Kemal Kılıçdaroğlu kafa tasçı bir faşisti aratmıyordu. Dersim halkı bu kenelerden epey arındı, Kılıçdaroğlu gibi iğdiş edilmişlerin hesabını da mutlaka görmelidir.                          
Kemalist cumhuriyet 86 yıl boyunca Kürtleri şiddet aracılığıyla yönetmekten yorgun düşmüştür. Bu tekçi, inkarcı, katliamcı geleneğin mirasçısı CHP, sürdürülen savaşın asıl mimarı ve nasyonal faşist niteliğini uzun zaman gizlemeyi başarmıştır.CHP Türkler ve Kürtler için sorun çözen değil,sorun yaratan, provakasyon’dan beslenen, kışkırtan bir siyaset olduğu son olarak, Baykal’ın“açılım”la ilgili meclis konuşmasında’da çok berrak bir şekilde ortaya konulmuştur. Baykal; meclis konuşmasında, Ermeni soykırımını Kürtlere mal edecek kadar  zavalılaşmıştı. Türkiye’de  Kürt Ulusal hakların teslimiyle, ancak Türkiye halklarının özgürleşebileceğini savunan Türkiye’li gerçek devrimciler on iki eylül faşist, militarist darbeyla imha edilnce meydan Baykal, Perinçek gibi sol maskeli faşist ve çetecilere kalmıştı.

Devrimci örgütlenmeler bu sahte solcuları hedefleyerek örgütlenmelidirler. Dolayısıyla türkiye de gerçek manada Marksist bir oluşum veya sol felsefeli, sosyal demokrat bir hareketin vucut bulması mümkün olmamıştır. Gelinen aşamada mevcut sorunlar, yorgunluk, çıkmaz ve inkar politikası, şiddet içermeyen “liberal” bir yönetimle uygulnmak isteniyor.Tabii Federasyona burun büken bir siyaset veya sorunu aş, iş ve kültürel haklara indirgenmesi bağımsızlık arzusunda olan Kürtlere pek güvenli gelmeyeceğı açıktır. Kemalizmi islam senteziyle merkeziyetçi bir ideoloji olarak, tek millet, tek dil, tek bayrak biçiminde ele alnması demokrasi değil fasizmdir.
Kürtler sömürge bir ulustur. Sömürge halklar için en önemli değer öncelikle topraktır, çünkü en somut şeydir, ekmeğini ve doğal olarak yaşamını, haysiyetini veren yaşadığı topraktır. Ancak Kürtler kendi topraklarında kiralik kaliyorlar, gördükleri tek şey; jandarma korkusu, kovulmak, işkenceden geçmek, öldürülmek ve bütün bu uygulamayı yapanların dokunulmazlığıdır. Bu yaman çelişki, yerli ile yabancının, barış içinde bir arada yaşamayacağının en somut kanıtıdır. Ulusların, bütün ulusal hakları en temel insani haklarıdır. Özü topraktır. Hedefı millidir. Şimdi bu somut gerçekler görmezlikten gelinerek, güler yüzlü bir sömürgecilikle başarılacağı sanılıyor. Savaşmak zorunda bırakılan Kürtler iulusal özgürlük ümitlerinin dışında herşeylerini yitirdiler, kazanmaktan başka şansları kalmamıştır. Dolayısıyla Kürtler bu aşamadan sonra sömürgeciliğin hiç bir biçimini kaldıramazlar...

Şiddetsizlik yöntemleriyle özgürleşmek Kürtlerin temel arzusudur. Bu durumda çözüm araçlarını tesbit etmek, yöntemlerini tartışmak önem kazanıyor.Tabii tc şimdiye dek bu meseleyi istediği araçlarla, kişilerle ve istediği biçimde tek taraflı tartışmıştır. Kürdistan Ulusal meselesi tartışılmamıştır. Eşit bir tartışma ortamının koşulları,oluşturulmamıştır. Kürdistan Ulusal hakların kazanımı, Türk ırkçılık salgının hortlanması olarak anlaşılması tek kelimeyle korkunçtur. Genelkurmay Kürtler in boğazını sıkar,nasyonal faşistler galyana gelir, sokak faşistleri şehirlerde Kürt avı başlatır tehdit kültürü ile Kürtler hizaya sokulmak isteniyor Kollektif ulus hakları bireysel haklar düzeyine indirgenmek isteniyor.

Hiç şüphesiz örgütlü bir sömürgeye, köklü bir milli devrimle ancak son verilecektir. Bazen işgaller, sömürgeler belli demokratik akademik kültürel haklarla daha esnek bir görünüme börünürler. Bu durum örgütlü sömürge toplumu üzerinde etkili olabilir. Ancak örgütlü sömürge toplu yaşamına köklü bir devrimle son verilmesini engelleyemez. Cünkü işgal güçlerin reform, “açılım” veya demokratik görünümleri, sömürge toplumun örgütlü konumuna yönelmez. Onları daha güçlü bağlamaya hizmet eder. Kürdistan devrimi bunun için gereklidir.
Geçmiş yıllarda ulusal bilinç, embriyon düzeyine gelmeden kan banyosuyla temizliyorlardı. Son otuz yıldır bunu yapamıyorlar. Buda gösteriyor ki; sömürgeciliğin, ırkçılığın topyekun alt edilmesi Kürt Ulusal devrimin zaferiyle mümkün olacaktır. Bu tarihsel süreç devam ediyor. Yenilgiler, teslimiyetler, rehavete kapılanlar olacaktır, ama tarihsel sürecin diyalektiği işliyecektir. Kürtlerarası dayanışma, ulusal birlik pekişmelidir. Kürtler, ulusal kaderinin belirleneceği bir dönemeçte olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Bu ciddi fırsatları iyi anlamak değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Hiç bir şeyin fark edilmeden geçip gitmesine seyirci olmamalıyız. Biz böyle yaparsak devletin ne yapmak istediğini’de fark edemeyiz.

Sömürgecinin asıl işi, sömürge halkın özgürlük hayallerini olanaksız kılmak olduğunu asla unutmamalıyız. Sömürgecinin sömürgeye gelişi yerli toplumun olümüdür, bu toplumun canlanması sömürgeciliğin ölümüdür. Franz Fanon,“Mantıksal düzlemde sömürgecinin maniciliği sömürge insanının maniciliğini doğuryor” demişti. İkisinin ilelebet bir arada yaşama imkanı yoktur. Kürtler ortak dava, ulusal kader ve kollektif tarih nosyondan şaşmamalıdır. Sömürgeci cephesinde nitel bir başkalaşma yaşanmadıkça, ortak çağrı, temel slogan, Ulusal özgürlük çağrısı olmalıdır. Ulusal kurtuluştan sonra ise temel çağrı yoksulluğa, cahilliğe, azgelişmişliğe karşıdır. Güney Kürdistan bu gerçeğin en canlı örneğidir. İşgalcilerin sürekli geri kalmışlığa, aş, iş ve duygulara hitap etmeleri sadece bir aldatmacadır.Bu Yazi Kürdistan Aktuel org sitesinde aktarilmistir.

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.