Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kapitalizmin krizi ve ideoloji

Dünya Bankası Başkanı Robert Zwellick, 'dünyanın eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik krizle karşı karşıya' olduğunu, “insanların daha fazla acı çekebileceğini” açıkladı ve “insani felaket”e dikkat çekti. Oysa 2008 Ekim'inde IMF, 2009'da dünyanın her şeye rağmen ekonomik büyümeye devam edeceğine dair tahminler yayınlıyordu.

“Eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik kriz”(!), tanımlama böyle. Demek ki, Robert Zwellick'e göre bugünkü kriz, 1929'unkinden de beterdir. Peki, DB Başkanı bunu neden şimdi söylüyor? R. Zwellick'in görebildiğini IMF neden görmedi? IMF'in küçülme tahminini düşük göstermesinin özel bir amacı olabilir mi? 2007 Ağustos'unda, kriz kuzey Amerika'da zuhur ettiğinde bunun finansal köpükten kaynaklı bir mali kriz olduğu; ABD'yle kimi gelişmiş ülkeleri etkisi altına alacak olsa da dünya çapında sonuçlara yol açmayacağı ve kısa sürede atlatılacağı ifade edilmişti. Oysa öyle olmadığı görüldü. O zaman fark edilemez miydi? Marksist Leninistler, mali piyasalarda baş gösteren krizin para sermaye işlemlerinden kaynaklı bir mali kriz olmadığını, bunun bir fazla sermaye üretimi krizi olduğunu ve bütün dünyayı sarmalına alacağını ifade ettiler. (Teoride Doğrultu, sayı 29, Sermayenin Çürüme Halleri) Gidişat ortadayken, burjuva iktisatçılar ve politikacılar bilinçli bir ısrarla “ekonomik kriz” yerine “finansal kriz” kavramı kullanıyorlardı. O günlerde kriz üzerine tartışmanın ideolojik ekseni buydu. Gün geldi “ekonomik kriz” kimsenin reddedemeyeceği bir gerçek halini aldı. Çünkü mali piyasalara sürülen milyarlarca dolar krize derman olmadan eriyip gitmiş, devasa üretim tekelleri peş peşe sarsılmaya başlamıştı. Bu kez, krizin hangi düzeye kadar şiddetleneceği ve süresi üzerine koptu tartışma fırtınası. Burjuva iktisatçılar ve politikacılar yaşanmakta olanın klasik bir döngü krizi (nedense çoktandır unuttukları döngüyü hatırlamışlardı(!)) olduğunu ve öncekilerden daha kısa sürede atlatılabileceğini, ekonominin hastalıklardan arınarak, süreçten daha da canlanarak çıkacağını belirtiyorlardı. Marksist Leninist komünistler hiç de öyle olmadığını, resesyon bir yana gidişatın depresyona doğru olduğunu ve krizin şiddetinin 1929'u da aratacağını önceden yazmışlardı. (Teoride Doğrultu, sayı 29) Şimdilerde kimi burjuva iktisatçılar, ideologlar dilleri titreye titreye depresyondan söz etmeye, “eşi benzeri görülmemiş kriz” tanımı yapmaya başladılar. İdeolojik eksen şimdi tam rayına oturmuştur. Kapitalizm içinde bir çıkış bulunabilecek midir, yoksa sorun “no exit!” (çıkış yok!) düzeyinde midir? Marksist Leninistler bu soruyu krizin kapitalizm için “varoluşsal” nitelikte olduğunu belirterek yanıtladılar. (TD, sayı 34, Komünizm Şafağı) Kriz üzerine yapılan tartışmanın arka planında çıplak sınıf mücadelesi vardır. Marksist Leninistlerin, sürecin her aşamasında sorunu doğru temele oturtması, salt bilimsel sosyalizmi teorik düzeyde rehber almalarından kaynaklanmaz, meseleye düpedüz proletaryanın iktidar perspektifine sıkı sıkıya bağlı olarak ideolojik düzlemde yaklaşmalarından gelir. Gerçek, devrimcidir. Marksist Leninistlerin bütün çabası, görünenin ardındaki gerçeği görmektir. Burjuva bakış açısı, burjuva iktidarını koruma perspektifine sıkı sıkı bağlı olmanın gereği olarak tam tersi bir konumdadır. Küresel ekonomik krizin, halkı her geçen gün yoksullaştırdığını söyleyen Alman SPD Cumhurbaşkanı adayı Schwan, sosyal uçurumun ülkede '20'li, '30'lu yıllarda olduğu gibi sosyal ve siyasi gerilimlere yol açabileceğini söylediğinde, mevcut Cumhurbaşkanı H. Köhler buna sert tepki göstermiş, “Yapmamız gereken şeylerden ilki, panikten söz etmemek” demiş ve eklemiş: “İkincisi ise, ne ekonomi politikaları ne de sosyal açıdan krizin kontrol altına alınamayacağı bir durumdan söz edilmemeli.” İşte bu kadar net! Burjuvalar korkuyla birbirini uyarıyor, aman ha çaresizlikten, sosyal patlamadan söz etmeyin diyorlar; ve sonra tahtaya üç kez vurarak şeytanın kulağına kurşun, neme lazım yerin kulağı var demeyi unutmuyorlar. Ne demişler; korkunun ecele faydası yok!