Size BARIŞ deniliyor-Şükrü Erbaş
Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları...Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlik!Ey korkuyu sevgi sanan aşağılık duygusu. Siyah ve beyaz dışında renk tanımayan alacakaranlık. İki yanında iki süngüyle şımarık cesaret.Konuşmak yerine bağıran özgürlük. Ey gülerken ısıran iyilik, aşağılayan özveri, cezasız suç.Ey dağları düzlükle ölçmeye kalkan sığlık. Çokluğuna güvenen yanlışlık.Bir suçu, daha büyük bir suçla hafifleten tükeniş. Kendinden korkan öfke. Kan ter uykulara yastık olan taş. Ey başkasının bahçesindeki gergedan. Bir halkın türküsünü odalarda boğacağını sanan sağırlık. Ey dağları evlerin üstüne yıkan cinnet. Ey narcissus. Kan ve gözyaşı. Yalnız gövdesiyle var olan sevgisizlik. Kendi ışığıyla yanan pervane. En yüce değeri zulüm olan ahlak! Ordularıyla soluk alan haksızlık. Ey kardeşliğin süreğen kışı. Bir halkın onuruna yağan kar.
Size, BARIŞ deniliyor. Artık ölülerimizin ışıksız gözlerinden değil, güneşle yunmuş pencerelerden bakmak istiyoruz dünyaya. Ciğerlerimiz soldu dağlardan kopalı. Evimiz gökyüzüydü sizden önce. Bahçelerimizi yeniden kurmak istiyoruz. Göçersek biz istediğimiz için göçelim. Öleceğimiz yeri biz seçelim. Siz nasıl kendinizle göneniyorsanız, deniliyor, biz de kendimizle gönenelim. Bu rüzgâr bizim türkülerimizi de taşısın. Sokaklarımızdan çekin soğuk gölgelerinizi. Avlularımızda asker görmekten bıktık artık. Bulutların sesini unutturdu uçaklarınız. Çocuklarımızın evlerdeki boşluğu mezar taşlarından büyük. Kadınlarımız külden yataklarda yatmaktan bembeyaz kesildi. Ölerek değil yaşayarak çoğalmak istiyoruz. Yoksulluğumuzu özlettiniz bize. Ömrümüz üzerine bizden başka herkes konuşuyor. Sizin kentlerinizin varoşları olmak istemiyoruz. Hapishanelerinizde bizim çocuklarımız var ama onlar sizin boynunuzda asılı gerçekte. Hiçbir sevgi tutsaklıkta yeşermez. Eşitlik özgür ilişki ister. Türkülerimize nefreti karıştırmak istemiyoruz. Biz de kendimizi sevelim, gövdemize sahip çıkalım, deniliyor. Bizi değil kendinizi yıkıyorsunuz. Görmüyor musunuz, her gün biraz daha yoksullaşıyorsunuz.
Size, BARIŞ deniliyor. Bizim de kahramanlarımız var. Biz de geleceğe onurla bakmak istiyoruz. Örselersiniz ama gülü karanfile benzetemezsiniz. Bir halk, deniliyor, ancak başka bir halkla zenginlik ve güzellik kazanır. Kimse kimseyi kendine benzetecek kadar üstün değildir. Çok değil, bizim size duyduğumuz saygı kadar saygı istiyoruz. Ölüm korkusuyla, yaşama sevincini unutan insan, dünyaya nasıl iyilikler katabilir. Birine korku verenin korkusu daha büyüktür. Hiçbir yanlışlık susarak çözümlenmez. Sizin özgürlüğünüz bizim BARIŞ’ımızdan geçiyor, tutsaklığınızı görmüyor musunuz?
Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları... Ey kardeşliğin süreğen kışı. Bir halkın onuruna yağan kar. Ey bahçemizdeki gergedan. Ey narcissus. Aşağılayan özveri... Eşitlik, zayıflık değil bilgeliktir. İyi olmaktan bu kadar korkmayın. Bir kez olsun sevgiyle bakmayı deneyin dünyaya. Hiçbir halk sonsuza dek efendi, hiçbir halk tutsak olarak yaşayamaz. BARIŞ hepimizi onurlu ve özgür yapacak tek olanaktır. Çıkarın kulaklarınızdan körlüğün tıkaçlarını...
Not: Aşağıdaki yazı 15 yıl önce yazıldı. Küçük “kaçakçılar”ıma verecek başka bir şeyim yok. Kaderleri önünde acı ve öfkeyle eğiliyorum.
İran’da binlerce yıl öncesine ait mağaralar, zorlu kış aylarında köylülere ve hayvanlarına barınma olanağı sağlıyor.





Em ‘ewul pezan nas bikin, sê çeşît rengê pez hene; pezê sor, spî û reş. Xûyê bizinê bi rik û har e, mih jî sernerm û mûlayim e.
Biletler için:
Sesi ve müziği ile ünü Amerika’ya varan Kürt sanatçı Aynur Doğan, bir süredir yaşadığı Avrupa’dan dünyaya açılma projeleri üzerine çalışıyor. Aynur Doğan, uluslararası alanda prestijli müzik şirketleri ile yeni projeleri üzerinde çalışırken, Amerika’nın Boston kentindeki Berklee Müzik Okulu tarafından kısa bir süre önce kendisine verilen “Akdeniz Müziğinin Divası” ödülü ile müzik kariyerinde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.
Yönetmenliğini yaptığım film ‘He Bu Tune Bu’ (Bir Varmış Bir Yokmuş) festivalinizde değerli bir ödüle layık görülmüştür. Bir sinemacı için tatbiki ödüllendirilmek gurur verici ve teşvik edici bir olaydır. Ancak üzülerek belirtiyorum ki bu ödülü kabul edemeyeceğim. Hepinizin bildiği gibi geçen yıl Avrupa’nın göbeğinde, Paris’te, şehrin ortasında üç siyasetçi Kürt kadını güpegündüz vahşi bir şekilde katledildiler. Dünyanın en güvenli bölgesi olarak bilinen Avrupa maalesef bu üç devrimci kadına mezar oldu. Bu katliamın üzerinden uzun vakit geçmesine rağmen Avrupa hükümetleri ve yargı kurumları maalesef yeterli bir duyarlılık gösterip olayı hala aydınlatmadılar. Avrupa ve özellikle Fransız hükümetinin bu sessizliği ve duyarsızlığı Fransız istihbaratının ve dolayısıyla hükümetinin bu olayın üstünü örtmeye çalıştığı izlenimi vermektedir. Bu olay ile birlikte, Kürtler ve ezilen diğer halklar açısından, Avrupa’nın demokratik, adil ve hümanist değerleri anlam yitimine uğramıştır. Avrupa’nın aydınları, sanatçıları, siyasetçileri bu olaya karşı yeterince ses çıkarmayarak üzerlerine düşen sorumluluklardan kaçınmışlardır. 

Hasan Coşar‘la, çıkardığı ilk kitabı ’’Tarihte ve Günümüzde Kadın’’ üzerine bir söyleşi yaparak, siz değerli okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.
