Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Vagon’dan indirip sünnet ettiler’

O trene herkes ‘kara vagon’ diyordu. Çünkü Dersim katliamında esir alınanlar içi pislik ve hayvan dolu bir vagona doldurularak, günlerce aç-susuz tutuldu. Tuvalet ihtiyaçlarını gidermelerine bile izin verilmedi. Hatta trendeki Ermeniler yolda indirilip zorla sünnet edildi’’ diye aktarıyor tanıklar. Dersim 38’i beyaz perdeye taşıyan yönetmen Özgür Fındık’ın ‘Kara Vagon’un hikayesini anlattı.

Dersim’de 1994’te köylerin yakılmasını ‘Kırmızı Kalem’ belgeseliyle anlatan yönetmen Özgür Fındık şimdi de 1938 katliamına yer verdiği ‘Kara Vagon’ adlı belgeselle karşımızda. Soykırıma katılmış askerlerin ve aynı dönemde Kürtlerle bölgeden sürülen Dersimli Ermenilerin anlatımlarına yer verilen ‘Kara Vagon’ katliamın 74. yıldönümü olan 5 bugün Bilgi Üniversitesi’nde ilk kez gösterilecek. Dersim’de yaşananların katliam değil, soykırım olduğunu söyleyen Fındık, Genelkurmay arşivleri açılmasını istiyor. Müzikleri Cemil Qoçgirî’ye ait olan ‘Kara Vagon’ belgeselini ve 1930’lu yıllarda Dersim’de yaşananları Fındık’a sorduk.

Dersim soykırımını anlatma fikri nerden doğdu?

Dersim soykırımı hakkında çalışmaya 2004 yılında başladım. İlk olarak ‘Kırmızı Kalem’ adlı bir belgesel çektim. 1994 köy yakmalarından başlayarak 1938 soykırımına kadar devletin Dersim’e yaklaşımını bu süreci yaşamış olan mağdurlarla konuşarak olayları aktardım. Aslında ‘Kara Vagon’ belgeseli de ‘Kırmızı Kalem’ belgeselinin bir devamı. Ancak ‘Kara Vagon’da diğer belgesellerden farklı olarak soykırımın arka planına değinme yolunu seçtim. Soykırıma bizzat katılmış 2 askerin de tanıklığına yer verdim. Ayrıca o dönemde sürgüne gönderilen Dersim Ermenilerinden de söz etim.

Kara Vagon’ ismi nerden geliyor?

Bu isim sürgüne yollanmış insanların zorla bindirildikleri treni ‘kara vagon’ olarak adlandırmalarından geliyor. ‘Trene mi bindiniz?’ diye sorduğumda konuştuğum herkes, o treni ‘kara vagon’ diye adlandırdı. Yüzlerce insan içi pislik ve hayvan dolu bir vagona doldurularak, günlerce aç-susuz tutulmuş¬. Tuvalet ihtiyaçlarını gidermelerine bile izin verilmemiş.

Kıyım yetmediği için mi sürgün edildiler?

1938’den sonra iskan kanunu çıkartıldı. Ve devlet tarafından yasak bölge olarak adlandırılan tüm yöre ve köyler zorla boşaltıldı. Şimdi ilk olarak 1935’te Dersim kanunu çıkartılıyor, Dersim katliamını andığımız 5 Mayıs’ta da bakanlar kurulu bizzat operasyon düzenleyip, operasyon sonrası arta kalan çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere herkesi Batı bölgelerine sürgüne gönderiyor. Aileler parçalanıyor, her aileden 10 kişi alınıp götürülüyor. Aslında kıyım ‘Kara Vagon’da da sürüyor, yolda birçok insan katlediliyor.

Mağdur ve tanıklara nasıl ulaştınız?

Balıkesir, Konya, Kayseri, Manisa, İzmir, Isparta, Aydın gibi yaklaşık 25 bölgeyi dolaştık. Daha sonra Berlin’de yurtdışına giden Dersimli Ermenileri bulduk. Onlarla da konuştuk. Bire bir o dönemi yaşamış, soykırımdan cesetlerin altında yada mağaralarda saklanan ve ‘Kara Vagon’a bindirilip sürgün edilen insanlarla röportaj yaptık.

‘Soykırımın amacı Dersim’i Türkleştirmekti’ Peki katliam ve sürgün planı nasıl gelişiyor?

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Şükrü Kaya ekibinin 1930’lardan itibaren Dersim’e dair düşünceleri vardı. Fikirlerini ise Dersim soykırımı öncesi hazırlanan rapor zaten ortaya koyuyor. Bu planlı bir hareket. Devletin burada 1935’lerden başlayarak 1938’e kadar süren kanlı bir hareketi söz konusu. İlk başta tüm aşiretlerin silahları toplatılıyor. Aşiretler arasındaki çelişkiler derinleştiriliyor. Aşiret ağalarının toplanıp idam edilmesinden sonra artık insanların toplu kıyımına geçiliyor. Devletin o dönemdeki resmi ideolojisini Türkleştirme ve Sünni İslam üzerine kurduğu açıkça gözüküyor. Ben o açıdan bu soykırımın Koçgiri’de olduğu gibi Kürt toplumuna yönelik değil de daha çok inanç merkezli olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü bir Kızılbaş Aleviler, bir de Ermeniler hedef seçilmişti ve bu ulustan çok inanca yönelik bir yok etme operasyonuydu. Devlet etnik kimlikten çok din olgusu üzerinden bunu yapıyor. Daha sonra da İskan kanunu çıkartılıyor ve insanlar Batı’ya sürgün ediliyor.

‘Kara Vagon’un içinde Ermeniler de var…

Yolda askerlere ‘Bunlar Ermenidir, Kızılbaştır, dinsiz, imansız’ deniliyor. Ermeni olduğu ortaya çıkınca vagondan indiriyorlar. Kayseri’de indirdikleri insanların cinsel organlarına teker teker bakarak hepsini sünnet ediyorlar. Bu da yetmemiş gibi sünnet ettikten sonra da isimlerini değiştiriyorlar ve ‘Artık siz Müslümansınız’ diyerek bir yere bırakıyorlar. Konuştuğum hemen hemen tüm Ermeniler ‘1915’ten kurtulduk ancak 1938’den kurtulamadık’ diyorlar. Dersimli Ermeniler için 1915 ile 1938 aynı. Onlar kendilerini Dersim toprağının bir parçası olarak görüyorlar ve hep oranın özlemiyle yıllarca yaşamışlar.

Ayrıca sürgün edilen bölgelerde yerli halkıyla da görüştünüz. Dersimlileri nasıl karşılamışlar?

Yerel halk devlet tarafından korkutulmuş. ‘Dersimliler gelince ne düşündünüz?’ sorusunu yönelttiğimde ‘Korktuk, bize dağdan geldiklerini, kuyruklu olduklarını, insan olmadıklarını, insan yediklerini söylediler. Cani diye yansıttılar’ diye konuştular. Yerel halkın Dersimlileri bu algılarla karşıladıklarını anlatımlardan görebiliyoruz.

Dersim katliamının soykırım olarak tanınması amacıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Bu süreç için belgeseliniz önemli olacak…

Dersim komisyonunun bu konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşımasını sonuna kadar destekliyorum. Soykırım ile ilgili Birleşmiş Milletlerin belli kıstasları var. Onlardan bir tanesi çocukların katledilmesi, başka ailelere verilmesi vb. Dersim’de 1938’de aşiret ağaları idam edildikten sonra asıl soykırım yaşanıyor. Mesela kız çocukları başka ailelere verilip asimilasyona uğratılıyor. Türkleştirilip, Sünnileştiriliyor. Bunlar tabii ki bir soykırıma işaret ediyor. Hem de hiç bitmeyen bir kültürel soykırıma. Bunların hepsi devletin burada 1935’den bu yana sistematik bir biçimde halkı, düşünceyi, inancı, kültürü yok etmek amacı güttüğünü gösteriyor ve bu soykırımın sorumlusu Mustafa Kemal’dir. Ancak bunların hepsi katil; İsmet İnönü ne kadar katilse, Celal Bayar da o kadar katil.

Askerler ağlıyor, anlatamıyor...

Bu süreç nasıl aydınlanabilir?

Genelkurmay arşivleri açılsın. Devlet yüzleşsin bu tarihle ve özür dilesin. Erdoğan’ın ‘Dersim katliamı’ ifadesi yetmez, biz samimiyeti pratikten anlarız söylemden değil. Benim çalışmam ise bir film ya da tam anlamıyla bir belgesel değil, sözlü tarih anlatım değeri taşıyor. Amacı da toplumu bir gerçekle yüzleştirmek. Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Leyla Neyzi’nin yaptığı röportajdan alıp belgeselde yer verilen iki askerin anlatımları ise tüyler ürpertici. Askerlerden biri ismini vermemiş. Dersim olaylarının yaşandığı dönemde 2. Tabur, 9. Bölük’te görev yapan 108 yaşındaki Diyarbakırlı erlerden Eskeri Akyol’ün sözleri ise sık sık ağlamalarla kesiliyor:

‘Öyle şeyler yaşandı ki anlatamam. İnsanlığa sığmayan şeylerdi. Allah, Muhammed’in ümmetini bir daha bu hale düşürmesin. Kadın, çocuk herkesi diri diri yaktık. Dersim’e, Diyarbakır’dan yedi gün, yedi gece yürüyerek gittik. Oraya vardıktan sonra bizi Ali Boğazı’na verdiler. Gittiğimizde evler yakılıyordu. Askerler ulaştıkları evleri içindekilerle birlikte gazyağı döküp yakıyorlardı.

Komutanımızın adı Ethem Atalay’dı. Elazığlı olduğunu söylüyorlardı. Kaçanların bir kısmı derelere, mağaralara sığınmışlardı. Daha dirençli olanlar Munzur nehrinden karşıya geçiyorlardı. Askerler yetişir yetişmez ateşe veriyorlardı mağaraları. Sonra gittiğimizde bir bakıyorduk ki çoğu benim bugünkü yaşımda olan insanları askerler üst üste yığıyor ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı. Öyle canlı canlı. Kadın, çoluk çocukları da yakıyorlardı. Çocukların bacaklarına başlarına taşlarla vurarak öldürüyorlardı.

Dersimliler çok öldürüldüler. Kutu Deresinde ceset kokusundan durulmuyordu. İnsanları öldürüp atmışlardı. Böyle bir felaket görülmemiştir. Maalesef kötü askerler çoktu. Onlar kadın, çoluk çocuk ayrımı yapmazlardı. Kadınları götürüp kötülükler yapıyorlardı. Allah, Muhammed’in ümmetini bu hale düşürmesin. Aynı bizim gibi Zazaydılar, Kurmançlar da vardı. Dersim köylülerinden de askerler vardı yanımızda. Biz aynı milletin çocuklarıydık ve birbirimizle savaşıyorduk.’

ZEYNEP KURAY/ANF/İSTANBU