Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

bu film çok konuşulacak/ "Jitem'in Canını Acıtacak Film Yaptım"

Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele, kısa adı ise JİTEM olan örgütün, 1990'lı yollarda Kürt illerinde yaptığı katliamları anlatan "Kayıp Özgürlük" filmi 22 Nisan'da sinemalarda gösterime girecek.

 Filmin yönetmeni Umur Hozatlı, uzun metrajlı bu ilk filminde, Kürt halkının "devrim süreci"nde yaşadığı trajediyi gözler önüne sermeye çalıştığını ifade ederken, bu trajediyi görmezden gelenleri de eleştiriyor.

Kürt coğrafyasında yaşanan katliamları gözler önüne seren politik dönem filmlerine bir yenisi daha eklendi. Daha önce, "Kalbimin her yanı" adlı isimli kitabı ile sesini duyuran ve pek çok kısa filmde imzası bulunan Yönetmen Umur Hozatlı, özellikle 1990'lı yıllarda, Kürt coğrafyasında evlerinin önlerinden insanları kaçıran, faili meçhul cinayetleri gerçekleştiren JİTEM'in karanlık yüzünü beyaz perdeye aktardı. Senaryo kısmında da Hozatlı'nın imzasını gördüğümüz "Kayıp Özgürlük" isimli film, 22 Nisan'da sinema izleyicisinin karşısına çıkacak.

'Özgürlük sineması yapıyorsanız bütçe bulmanız çok zor'

MKM Film Öyküsü Yarışması'nda, Kürtçe dalında yazdığı "Serfiraz" adlı öyküsüyle Jüri Özel Ödülü'ne ve Helsinki İzleme Komitesi Hellman Hammet Basın Özgürlüğü Ödülü'ne layık görülen Hozatlı'nın bu ilk uzun metrajlı filmi, hayli uzun bir çalışma sonrasında tamamlandı. Uzun bir araştırma ve inceleme döneminden sonra senaryoyu yazdığını, çünkü gerçek bir kontrgerilla örgütünü anlatmak için o örgütü iyi tanımak, incelemek gerektiğini belirten Hozatlı, JİTEM'i bu anlamda iyi incelediğini ve tanıdığına dikkat çekiyor. Senaryodan sonra bir sinema filmi için gerekli altyapının oluşmasını sağladığını ve filmi bu şekilde çektiğini ifade eden Hozatlı'yı filmi çekme döneminde en çok zorlayan şey bütçe olmuş. Bütçe konusunda sürekli olarak engellerle karşılaştığını anlatan Hozatlı'ya göre, engellerle karşılaşarak çok kısıtlı bütçeyle film yapmak zor hele de özgürlük sineması yapmaya çalışıyorsanız daha da zor.

'Kürt halkına büyük bir trajedi yaşatıldı'

İlk olarak 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde gösterilen filmin yapımcılığını da Özlem Turan'ın yapmış. Filmin başrollerinde ise sinemada daha önce görmediğimiz ve ilk kez izleyicinin karşısına çıkacak olan Serdar Kavak, Vedat Perçin, Musa Yıldırım, Öznur Kula, Ömer Şahin gibi isimler yer alıyor. Bu yönüyle film amatör ruhla çekilmiş profesyonel özellikler içeren filmler arasında da yerini almış durumda. Kürt halkının trajedisini anlatmayı kendisine vazife edinen Hozatlı, "Uzun bir kölelik ve tutsaklık döneminden sonra özgürleşme mücadelesi veren Kürt halkına bu devrim sürecinde büyük bir trajedi yaşatıldı, yaşatılıyor. Özgürlük sineması yaparken bu trajediyi görmezden gelmek ölümcül bir görmezliktir. Bunu yapamazdım. Bu halkla birlikte acı çekmiş, bedel ödemiş ve bir devrimin içinde büyümüş biri olarak kendimin ve halkımın devrim ve trajedisini sinemayla dünyaya anlatmak istiyorum" diyerek kendisini bu filmi çekmeye iten nedenleri anlatıyor.

'Film festivalleri dünya demokrasilerinden besleniyor'

Çok sert ve radikal bir filme imza atmış olan Hozatlı, "Devlet faşizminin aksine Türkiye'de sanat ve kültürde demokrat ve özgürlükçü dinamikler var. Gelişkinler" diyerek de kültür sanat camiasının özgürlükçü bakış açısından yana umutsuz olmadığını ifade ediyor. Film festivallerinin bu anlamda iyi bir noktaya gelmiş olduğunu vurgulayan Hozatlı film festivallerinin uluslararası olmaları nedeniyle dünya demokrasilerinden ve özgürlüklerinden beslendiğine dikkat çekiyor. Aslında görmek isteyen herkesin Türkiye'de neler yaşandığını çok net gördüğünü anlatan Hozatlı, "Kayıp Özgürlük'ün anlattıklarını bilen festival jürileri de filmin haklı bir yerde durduğunu gördüler ve festivallere aldılar" diye de ekliyor.

'Ergenekon'la JİTEM deşifre olmadı'

Uzun zamandır kamuoyunun gündemini meşgul eden Ergenekon davasını da yorumlayan Hozatlı, Ergenekon Operasyonu'nun tam bir aldatmaca olduğunu düşünenlerden. "Ne tetikçi örgüt JİTEM tam olarak deşifre olmuştur ne de bu örgütü kullanan üst yapı. AKP'nin sözde Ergenekon operasyonu aslında bir aldatmacadır. Asıl kontrgerilla yöneticilerinin gizlenmesi, aklanması operasyonudur" diyerek isyan ediyor. "Zira, eğer Süleyman Demirel'e, Mehmet Ağar'a, Tansu Çiller'e, tüm genelkurmay başkanlarına, pek çok bürokrat, politikacı ve işadamı ile halen her ay düzenli toplantılarını sürdüren Encümen-i Daniş denilen ihtiyarlar heyetine dokunmuyorsanız, uçları İngiltere'de, Almanya'da, Amerika ve İsrail'de olan Türk kontrgerillasına dokunmamışsınızdır" diyerek Ergenekon gerçeğini kendi cephesinden gözler önüne seriyor.

'Bir halkın yasal politika yapmasına izin vermiyorsan etnik soykırım yapıyorsun'

Hozatlı, "Devletin halkı koruduğuna inanıyor musunuz?" yönündeki soruya da çok net yanıt veriyor: "Türkiye'de devlet halkı korumaz, sömürür ve öldürür. Verilere dikkat edilirse, en çok çocukları, bebekleri öldürüyor Türk devleti. Türk basınına baktığınızda sokakta, hastanede, yolda, okulda çocukların öldüğünü görürsünüz, Kürt basınına baktığınızda ise saydıklarımla birlikte savaş nedeniyle, asker-polis kurşunu, bombası ve mayınıyla öldüklerini görürsünüz. Özelde Kürt halkı ile devlet ilişkisine baktığımızda ise, devlete kayıtsız şartsız biat etmiş Kürtler dışındaki her Kürt birey zaten düşman olarak görülüyor. Ve devlet bu düşmanlığın gereğini yapıyor. Bu gerek topyekûn soykırım noktasına gelmiştir. Bu halkın yasal politika yapmasına bile izin vermiyorsan, iradesini öldürüp hapse atıp her türlü mezalimi uyguluyorsan, lamı-cimi yok, bu sosyal, politik, kültürel ve etnik soykırımdır"

DİHA