Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

KURT AĞACIN İÇİNDE OLUNCA TEHLİKEDİR… Hasan ASLAN

Eşitlikçi, ezilenin yanında olan, haksıza karşı duran, Şeyh Bedrettinler ve Pir Sultanların direnişlerine uygun Alevice bir inanışın içinde yer almak beni mutlu ediyor. Bu inanışı benimseyen insanların, davalarına ve inançlarına sahip çıkabilmeleri, koruyup geliştirebilmeleri için, tabii ki örgütlü olmaları lazım. Kurumlarda yer alan, çalışan, uğraşan arkadaşlarımızın, canlarımızın ve yoldaşlarımızın bunun bilincinde olduklarını biliyorum. Onlar da, bu kurumların Alevi öğretisinin hayat bulmasında birer araç olduklarının farkındalar. Ki, ezene karşı duran, ezilenin yanında olan, “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” davasının yürütücülerini birarada tutmak için oluşturulan kurumlar, gerçekten de çok değerlidir. 
Lakin bu kurumlar da sık sık ”ağacın kurdu içindedir” deneyimini yaşamak zorunda bırakılır. Kurumların büyümelerinin önüne bent çeken, onları kemiren ayrımcı, ayrılıkçı ve engelleyici zihniyetlerle mücadele etmek de sürekli bir çaba halini alır. Bir ağacı, ne kışın soğuğu ne de yazın sıcağı mahveder. Ama içine kurt girmeyegörsün, işte o zaman ağaç kurur! Dolayısıyla, kurumlarımızda ”ağacın kurdu” anlayışı ve zihniyetinin taşıyıcısı gibi hareket eden kişilere dikkat etmek gerekir. 

Şöyle devam edeyim: İlkeli olması koşuluyla, tüm Alevi canlar, birlikten yanadırlar. Yani tüm Aleviler, kendilerini bir çatı altında toplayacak bir anlayışın çadırında oturmaya razıdır. Fakat, bu ideali farklı sebeplerden dolayı benimsemeyen, içine sindiremeyen şahıslar, her zaman önemli bir engeldir. Alevilerin birlikte olmasını engellemek için, bin dereden su taşır dururlar. Bilerek ya da bilmeyerek bu yanlışlıklar yapılıyor diyeyim ama yanlışlığın zararını toplum olarak çekeriz.

Örneğin, bir toplantıda şöyle bir olay yaşandı: Biri kalkıp, şöyle bir soru sordu: “Açlık grevinden niye vazgeçtiler?“ Sorunun muhatabı olan da cevabını soru şeklinde verdi: “Ölene kadar devam mı etselerdi?” Soruyu soran, “evet” dedi. Şimdi bu, traji-komik bir durum değil mi? Ki soruya muhatap olan da bu zihniyeti, komik bulduğunu ifade etti: “Açlık grevine gidenlerin kendisi dururken, bırakıp bırakmamalarına sen mi karar vereceksin?” 

Böyle durumlara sık sık tanık olmaya alıştık artık. Ama, hak ve özgürlükleri savunan kurumlar, ne yapıp edip kendi içindeki yanlış davranışlara açık üyelerine dikkat etmelidir. Bireyci anlayışlara karşı, ilkeli ve kararlı adımlar atmalıdırlar. Bireyci ve bencil anlayışlar, kurumları kısır döngü içine sokar ve verimsizleştirir. Kurumları, demokrasi savaşından ve kendi davasından koparır. “Kendi ayağına kurşun sıkan avcı” durumuna düşürür. Bireyci ve bencil anlayış sahipleri, çalışmaların önünü kapatır, ama kendileri de bir şey yapmazlar. 
Başvurulan yöntemlerden biri şudur: Birisiyle bir kavgası vardır, bunu, kurum ve kurum temsilcilerini koruma adı altında yürütür. İnsanlar arasın da, “bak bu insan davaya nasıl sahip çıkıyor” denmesini amaçlar. Böyle böyle taraftar tutmaya çalışır. Oysa kendisi, Donkişot misali yel değirmeniyle savaşıyordur. 

Bugüne kadar içinde yer aldığım hiçbir kurumda, şahsım adına inanmadığım bir şeyi yapmadım. Yani, inanmadığım bir konuda, inanır görünmeye uğraşmadım. Kurum içinde gizli faaliyetlere sessiz kalmamaya, yanlış bulduğum durumlara direk müdahaleci olmaya devam edeceğim. 

Nasıl ki gazetecisini, yazarını ve çizerini içeri atan bir Türkiye’yi demokrat olmaya dünya davet ediyorsa, her şeyi iyi değerlendirmek lazım. 

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.