Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kobanê’nin gözyaşları - FERHAT TUNÇ

Kobanê’nin gözyaşları - FERHAT TUNÇ

 
koferYoldaşını özleyen yaralılar, babasını özleyen çocuklar...
 
Son bir hafta Kobanê sınır hattında nöbet tutan halkımızla birlikteydim. Bundan 15 gün önce de oradaydım; geçen sürede çetelerin bir hayli ilerlemiş olduklarını, kenar mahallelere kadar yaklaştıklarını gördüm.
 
Bu, sınır hattındaki insanların endişelenmesi için yeterliydi ama endişe, ‘çaresiz’ kalmayla birlikte öfke birikimine dönüşüyordu. IŞİD mevzilerinden ateşlenen roketlerin kentin içinde patlamasını sadece seyretmek, bu halka göre bir şey değildi!
 
Dewşan, sınıra en yakın ve aynı zamanda Kobanê’nin doğu yakasında IŞİD mevzilerini görmemizi sağlayan bir köy. Başından beri nöbette bulunan insanların toplandığı ve zaman zaman asker ve polisin gaz bombalı saldırılarından nasibini alan bir köy.
 
Oraya vardığımız ilk günün gecesinde bu saldırılardan birini hep beraber yaşadık. TOMA ve panzerlerin köy meydanında toplanmış binlerce insanın üzerine sürülmesini, gaz bombalarıyla da desteklenmesini dehşetle karşıladık.
 
Aysel Tuğluk’la birlikte bir binanın ikinci katında havada uçuşan gaz kapsüllerinden korunmak için sürekli yer değiştirmek zorunda kaldık. İnsanların dağılmasını yeterli bulmamış olmalılar ki, park halindeki bir araç da az sonra askerler tarafından ateşe verilecekti. Köyün biraz uzağında yine aynı asker ve polisin Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir yarım otobüsü tutuşturduğunu gördük; geriye demirden iskeleti kalmıştı.
 
Arîn Mîrkan ...
 
Ertesi gün yine Dewşan köyündeydik. IŞİD çeteleri özellikle YPG güçlerinin denetimindeki Miştenur Tepesi’ne yoğun top atışlarıyla saldırıyordu. Bu tepenin ele geçirilmesi durumunda Kobanê’ye rahatlıkla girebileceğini düşünen çetelere karşı YPG savaşçıları, kahramanca bir direniş sergiliyordu.
Bu sırada, YPJ’li kadın komutanlardan Arîn Mîrkan’ın fedai bir eylem gerçekleştirerek çetelere ağır bir darbe vurduğu haberi gelmişti. Kadın militan, destansı eylemiyle herkesin yüreğinde hak ettiği yeri bulmuştu.
Çocuk gülüşleri ve bomba sesleri...
Sınır hattında bulunan köyleri dolaşıyordum... Kobanê’nin batı yakasında yine sınıra yakın Boyne köyünde Kobanê’den gelmiş kadın, çocuk, yaşlı insanların bulundukları evlere konuk oldum. Anneler köy meydanında oynayan çocuklarını da çağırıp bizi tanıtıyorlar. Onlar da meraklı, utangaç ve şaşkın bakışlarıyla süzüyorlar önce. Tek tek öpüyorum. Çocukların yüzü gülüyor olsa da kentin orta yerinde patlayan bombalar bu tertemiz gülüşleri yer yer gölgeliyor.
Topraktan yapılmış bir eve giriyorum. Daha önce hayvanların tutulduğu bir yermiş. Boşaltılıp temizlendikten sonra 6 ailenin yerleştirilmesi sağlanmış. Genç kadınlar kucaklarında bebekleriyle kapıda karşılıyorlar. Bir anda bebeklerini kucağımda buluyorum. İsimleri; Viyan, Şoreşger, Mizgin...
Babalarını sorduğumda genç kadınların gözleri doluyor. Çocuklar, her gün cephede savaşan babalarını bekliyor.
Gece konaklayacağımız bir başka köye varmak üzere oradan ayrılıyoruz. Gittiğimiz güzergahta Kobanê’ye hakim bir tepede duruyor ve yaşanan çatışmalara tanıklık ediyoruz. Tam bu sırada koalisyon güçlerine ait uçak sesini duyuyoruz. Beş dakika geçmiyor, büyük bir patlama sesiyle sarsılıyor durduğumuz yer. IŞİD mevzilerine yönelik bu saldırıyla morallerimiz yerine geliyor.
 
Konaklamak için gittiğimiz köyde sabaha kadar aralıklarla bu bombardıman devam etti. Köylüler ve özelikle Kobanê’den gelmiş insanlar alkışlarla karşılıyordu bu bombardımanı. Suruç’a bağlı ve sınır hattında bulunan köylerde Kobanêli insanlar bir şekilde bulabildikleri boş evlerde kalıyorlar. ‘Tanışıyor muydunuz’ diye soruyorum; köyün ileri gelen bir amcadan, ‘evet, hepsi bizim akrabamız. Kobanê’de yaşayan bütün Kürtlerle akrabalık bağımız var. Birlikte yaşamaktan mutluyuz’ yanıtını alıyorum.
Elinde dürbün, savaşa
ve kızlarına bakıyor ...
 
Kentin orta yerinde büyük bir çaresizlik içinde yaşayanlara oranla bu köylere sığınmış olanların durumunun, morallerinin daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Evinde kaldığımız Kobanêli değerli bir ağabeyimiz beni yaşlı bir amcayla tanıştırıyor. Yaşlı amca, elinde dürbün, sabahtan akşama kadar damın üstünden çatışmaları takip ediyor. Ardından amcanın iki kızının YPG saflarında savaştıklarını öğreniyorum. Çatışmaların tanığı kendisi ama bize de ‘iyi bir haber var mı’ diye soruyor. Umutla, inançla Kobanê’nin düşmeyeceğini söylüyorum. Derin bir oh çekerek, çöküveriyor odanın bir köşesine...
Sabah bir başka köye doğru yola çıkıyoruz. Boyne köyüne bağlı bir mezraya uğradığımızda yine Kobanê’den gelmiş yaşlı insanlarla karşılaşıyoruz. Çay içmeye davet ediyorlar. Olup bitenleri konuşuyoruz.
 
Bulunduğumuz köy Kobanê’nin batı sınır hattında, sıfır noktada. Karşımızda IŞİD çetelerinin denetimindeki köyler var. Burası Kobanê’ye aynı zamanda iki kilometrelik bir mesafede. Köyde derin bir telaşın olduğunu fark ediyoruz. Sebebini yanımıza gelen bir genç arkadaştan öğreniyoruz; Kobanêli yaşlı bir köylü ve oğlunun sınırı geçerek karşıya geçeceğini söylüyor. Çetelerden kaçarken karısı ve çocukları orada kalmış. Sahip oldukları hayvanlar yüzünden. YPG’nin bulunduğu alanda ve Türkiye sınırında bekliyorlarmış. Yaşlı amcamız tel örgüleri aşıp oğluyla birlikte mayın tarlasından geçerek eşine ve çocuklarına dönmüş olacak.
Kobanêli baba ve oğlu...
 
Bu anı görüntülemek istediğimi söylüyorum. Kabul ediliyor. Köyden ayrılıyor ve yüz metre kadar yürüdükten sonra tel örgülerin olduğu noktaya varıyoruz. Tam orada bir otomobilin tel örgülere çarptıktan sonra kısmen yakılmış ve camlarının kırılmış halde durduğunu görüyorum. Genç kardeşimiz aracın IŞİD çetesinden kaçmaya çalıştığı sırada öldürülen bir Kobanêli’ye ait olduğunu anlattı. Sınır gözetleme kulübesinde Türk askerinin olmadığı bir anda bu yaşlı amca ve oğluyla vedalaşıyoruz. Yaşlı amcayı gözyaşını tutamadığını görünce “Megire xale min megire” diye yatıştırıyorum. Cep telefonumun kamerasına anbean bu gidişi kaydediyorum. Arazide ölmüş yüzlerce koyun görüyorum. Bunların ya mayın patlaması ya da Türk askerlerinin vurması sonucunda olduğunu söylüyor genç kardeşimiz. Mayınlı sahada ilerleyen Kobanêli baba ve oğlu kendilerine yaklaşan bir araca binerek Kobanê’ye doğru hareket ediyorlar. Daha sonra sağ salim ailesine kavuştuğunu öğreniyoruz.
Sabah erkenden uyanıp harekete geçiyoruz ve sırasıyla sınır hattındaki tüm köyleri ziyaret edip nöbet tutanlarla sohbet ediyoruz. Zaman zaman Suruç’a gelen milletvekili arkadaşlarımız ve özellikle Selahattin Demirtaş’ın ziyaretleriyle yoğun bir hareketlenme yaşanıyor. Çaresizlik, endişe, derken tekrar öfke hakim oluyor.
Yaralı kadın
savaşçı ‘yarım kalan işine’ dörmek istiyor
Bir gün sonra Suruç Devlet Hastanesi’nde Kobanê’de yaralanan YPG ve YPJ’li savaşçıları ziyaret ettim. Bir genç doktor arkadaşımızın rehberliğinde yaralı savaşçıların bulunduğu odalara geçmiş olsun dileği için girdim. Tamamına yakını gençti. Bir kadın savaşçıya nasıl olduğunu sordum. Gülümseyerek ‘iyiyim Ferhat heval ancak burada olduğum için mutlu değilim’ dedi. ‘İşimizi yarım bıraktığımız için, geride yoldaşlarımızı yalnız bıraktığımız için üzülüyorum’ diye devam etti. Yoldaşlarının yalnız olmadığını, ‘yarım kalan işi’ mutlaka tamamlayacaklarını söyledim. Kucaklaştık ve odadan ayrıldım.
Kobanê gerçeğinin sadece Kobanê sınırlarından ibaret olmadığı, direnişin Türkiye’nin her tarafını Kobanê’ye dönüştüren yeni bir süreç başlatacağını öngörmüş ve haklı çıkmıştık. Kürt halkı başta olmak üzere AKP iktidarının “IŞİD’leşen” tutumuna karşı halkların öfkesi Türkiye ve dahası dünyaya tesir etti.
Yeni Türkiye IŞİD vahşetiyle formüle edildi
 
AKP iktidarı eskiyi andıran bir “Yeni Türkiye” ile tanıştırdı ve bunu çözümden değil; IŞİD vahşeti üzerinden formüle etti. Bazen göstererek, bazen gizleyerek ama nihayetinde IŞİD’i koruyup kollayarak Kürt halkını ve Türkiye’nin barış isteyen çoğunluğunu sırtından hançerledi.
Kobanê’nin IŞİD vahşetine bırakılmayacağını bu görkemli direniş gösterdi. AB ülkeleri ve ABD başta olmak üzere yine birçok ülkeden halklar hükümetlerini harekete geçmeleri için uyarmaya başladılar.
 
Kobanê’den yükselen çığlıkları bütün dünya iyi kötü duydu. İstisna ise iki yıldır kardeşlik, çözüm, barış, deyip hakkını vermeyen Türkiye. Kobanê’de direniş sürerken, hemen karşısında sıra sıra dizilen Türk tankları ise bu vahşetin seyircisi.