Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Ateş içerisinde çelikleşen irade: Mazlum Doğan -Ergin Doğru

21 Mart’ta Demirci Kawa’dan alınan miras tarihe teslim edilecek, Kürt’ün tarihine yeni bir direnişin imzası atılacaktı. Mazlum Doğan, Amed zindanındaki faşizan saldırılara karşı tutsak bedenini direniş mevzisine çevirerek, Dehaklara ve Firavunlara yanıt olmayı seçmiştir. Halkına, partisine ve tarihe karşı da sorumluluğun simgesi olmuştur.

Kürtlerin geçmişi kahramanlıkların ve ihanetin iç içe geçtiği bir tarihtir. Çok büyük fedakarlıkların, büyük kahramanlıkların tarihi olduğu kadar, trajik ihanetlerin tarihidir de. Mazlumlarla zalimlerin bu kadim coğrafyada süren mücadelelerinin şekillenişi hep böyle olmuştur. Büyük baskı ve zulüm politikalarına karşı, büyük direnişler hep iç ihanetlerle bitirilmeye çalışılmıştır. O yüzden de Kürtlerin tarihinde büyük kahramanlıkların yanında ihanetlerde yerini almıştır.

Defalarca yok oluşun eşiğine getirilmiş ve köleleştirilmiş Kürtlerin en önemli özelliği ise ihanetçilerin bu uğursuz tarihine rağmen tercihini her dönem direnişten yana koymasıdır. Kürtlerin direniş tarihine yön veren ise kendi bağrında çıkardığı kahramanlar olmuştur.

Kürt tarihinde kahramanların önemli bir yeri vardır. Barbar istilalar ve zulüm politikalarının boyunduruğunda tutulmaya çalışılan Kürtler, her dönem önderliğini yapan kahramanlarla varlığını bugüne kadar sürdürmeyi başarmıştır.

Dehak’ın zulmüne karşı özgürlük ateşini yakan Demirci Kawa bu anlamda sadece bir mitoloji kahramanı değil, Kürt halkının umudunu bağladığı ve köleliliğin karşısında, her zaman özgürlük timsali olarak anlamlandırdığı temel bir figürdür. Kawa, Kürtlerin kahramanlık anlayışındaki temel nokta özgürleşmesinde oynadığı rol ve kendisine biçilen kölelik rolüne karşı duruşun adıdır. Kürt, kahramanlığı bu anlamda Kawa’yı direniş ve özgürleşmenin aracı olarak görür. Demirci Kawa’yı büyüten ve bu günlere taşıyan da Kürtlerin kahramanlığa biçtiği bu anlam ve değerdir.

Demirci Kawa’dan sonrada Kürtlerin tarihinde çok Dehaklar olmuştur. Kürtlere köleliği dayatarak yok sayan bu Nemrutvari tutumlar hiç eksik olmamıştır. Yaşadığımız çağın değerleri ile ters düşse de 21. yüzyılda Kürtlere biçilen yine kölelik ve inkar oldu.

Kürtlerin Özgürlük ateşi yeniden yakılıyor

Yüzyılın başında kurulan Cumhuriyet, katı bir retçilik anlayışıyla bu coğrafyanın kadim halklarından olan Kürtleri bir kez daha yok saymıştır. Kurulan Cumhuriyet’te Kürtlere düşen yine yok sayılma, kölelik ve ölüm oldu.

Kürtlerin tüm itirazlarına ve başkaldırılarına rağmen başarılı olan Kawa’nın torunları değil Dehak’ın çocukları oldu. Eşine sık rastlanılmayacak barbarlıklarla Piran’da, Dersim’de, Ağrı’da ortaya çıkan Kürtlerin özgürlük çığlığı betonlanmaya, bitirilmeye çalışıldı. Uzun ve zorlukla geçen uzun yıllar boyunca üzerine serpilen ölü toprağını kaldırmayı başaramasalar da, yüreklerinin derinliklerinde yanan özgürlük ateşi hiç sönmedi. Sadece bu ateşi yeniden dağların zirvelerinde yakacak, özgürlük çığlığını haykıracak Çağdaş Kawa’lara ihtiyaç vardı.

Dünya, daha fazla özgürlük derken Kürt coğrafyasına dayatılan ölüme razı olmak, insanlık tarihinin kadim halkının çocuklarına yakışacak bir durum değildir. Kıvılcımlar halkın bağrında işaret verse de ateş almıyor, halkın yüreğinde alevlenmiyordu.

Sahte kıvılcımlarla ateş yakılması mümkün değildi. Ateş bu halkın bağrında kendi geçmişine layık olarak yakılmalı, zirvelerde gürleştirilerek, özgürlük klimalarına dönüşmeliydi. Bu bakışla yola çıkan bir avuç genç iddialı ve kararlıydı. Dehak’lara karşı Kawa’laşmak temel hedefleriydi. Önlerinde ceberut Nemrut politikalarına karşı Eyüp gibi yürünecek uzun bir yol vardı.

Ateşin serüvencisi ve sömürge Kürdistan

Firavunlaşan sistemin karşısına çıkan bu bir avuç gençten biri de Mazlum Doğan’dı. Mazlum Doğan, kendi gerçeği ile buluşmadan önce sürekli arayışı olan, zulüm politikalarını kabul etmeyen bir duruşun adı olur. Çocukluğundan itibaren arkadaşları arasında öne çıkmış, insanına, toprağına ve doğasına karşı delicesine bir sevdayla bağlı bir Kürt’tü. Okul yıllarında sürekli toplum ve sistemle yaşanılan çelişkileri düşünen, içerisinde bulunduğu durumu anlamaya çalışan, bunun için bir şeylerin yapılmasına inanıyordu. Çok geçmeden kendine bir yol çizmeye başlar.

Dönemin koşullarından kaynaklı olarak çocuk denecek yaşta siyaset ile tanışan, devrimciliği kendi geleceği olarak algılayan Mazlum Doğan, okul yıllarında ufak direnişlerin içerisinde yer almaya başlar. Ortaokul yıllarında Karakoçan’da yapılan pratiklerin içerisinde Mazlum Doğan vardır.

Üniversite hayatı sürekli bir arayış ile geçer, çok sık okul değiştirir. Sürekli bir arayıştadır ama aradığını henüz bulmuş değildir. Kendini devrimci mücadelenin neferi olarak görse de mevcut devrimci yapılar onu ikna edemez. Öğrenci kulüplerinde, derneklerde tartışmalara girer ve sürekli gelişmeleri izler. Bir yandan devrimci klasikleri okurken, bir yandan da Türkiye devrimci hareketinin yayınlarını izler.

Bu arayışlar sırasında Ankara Hacettepe’de okurken öğrenci derneğinde ortaya konulan perspektiflerden etkilenir. Bir grup Kürt gencinin ortaya koyduğu „Marksist-Leninist anlayış içerisinde Kürt halkının özgürlüğü” tespiti onun yıllardır arayışta olduğu gerçeği ifade ediyordu. „Kürdistan sömürgedir” tezi milliyetçiliğe bulaşmadan Marksist-Leninist bir öncülükle savunuluyor ve devrimci mücadele hattı öngörülüyordu. Kendini hemen bu düşünceleri savunan Kürt gençlerinin yanında buldu. Bu tezi savunan devrimcilerden ilkinin büyük enternasyonlist Haki Karer olması ise tarihe düşülmüş ayrı bir işaretti. Kendi halkının özgürlüğünün Kürt halkının özgürlüğünden geçtiğine inanarak Kürt özgürlük mücadelesine öncülük eden Haki Karer, Kemal Pir gibi devrimciler Kürt halkının bağrından çıkmış kararlı, inançlı bir devrimci olan Mazlum Doğan’ı özgürlük mücadelesinin saflarına katıyordu. İki halkın kadersel birlikteliğini işaret eden bu not dahi Türk ve Kürt devrimcilerinin özgürlük birlikteliğinin de işaretiydi.

Çağdaş Kawa Mazlum Doğan

Ankara’da Haki Karer’le başlayan mücadele içerisinde her gün daha aktif roller almak isteyen Mazlum Doğan, sonunda okulunu bırakarak profosyenel devrimcilik yapmaya başlar. Zorlu bir mücadele içerisndedir. Bir yanda egemenler, öte yanda siyasete hâkim olan çevreler Kürt gençlerin devrimci fikirlerinden rahatsız olur ve engellemeye çalışırlar. Gittikleri yerlerde kendilerini örgütlemek için ilişki yaratmaya çalışırken barınma ve yoksullukla da mücadele ederler. Kıt imkânlarla yeni fikirleri halka ulaştırmak için çabalarken, kendini tümden bu halka adamıştır.

Batman, Antep, Urfa, Diyarbakır’da çalışmalar yürüten Mazlum Doğan, 1979 yılında Urfa’dan Diyarbakır’a geçerken yakalanır. Mazlum Doğan’ın mücadelesinde yeni bir aşama başlamıştır. 12 Eylül faşizmine giden süreçte yakalanan Mazlum Doğan, artık zindanda mücadelesini sürdürmektedir. Mazlum Doğan’ın gerçek duruşu ve pratiğinin sınandığı bir laboratuar olan Amed zindanı, Mazlum Doğan’ın Çağdaş Kawa olarak halkın gönlüne taht kurma sürecidir de.

12 Eylül faşizminin, yeni filizlenen Kürt özgürlük hareketini boğmak ve tasfiye etmek için en barbar ve en vahşi yöntemlerle saldırdığı bu dönemde özgürlük hareketinin önder kadroları yok edilmek istenmişti. Kemal, Hayri, Ferhat, Mazlum Doğan gibi önder kadrolar, zindanlarda bitirilmek istenen Kürt’ün umudunu diri tutmak ve özgürlüğe yeni bir çıkış aralamak için direniyorlardı. Kürt kaderi haline dönüşmüş olan zulüm politikalarına karşı, direniş kültürü bir kez daha sınanacaktı. Kürt halkının özgürlük hayalleri ya zindanlar şahsında bitirilecekti ya da önder kadrolar şahsında yeniden doğacak, daha da gür filizlenecekti. Bu aynı zamanda sözün ve teorinin de sınandığı bir alanıydı.

Kürtler adına hareket eden onlarca siyasal hareket direnmek yerine teslimiyeti kabullenirken özgürlük hareketinin öncü kadroları” direniş zafere götürür diyerek” şanlı bir direniş sürecini başlatırlar.

Amed zindanın firavunu Oktay Yıldıran’a karşı direnişi örgütlemeyi görev kabul eden Mazlum Doğan, öncülük görevini yerine getirme telaşında ve partisini en iyi nasıl temsil edeceğini düşünmektedir. Mazlum Doğan yaşamın sınandığı Amed zindanında bir kez olsun „ben” diye düşünmemiş, „halkım, partim, mücadelem ne olacak” diye düşünmüştür. Her davranışında bunu görmek mümkündür. O zor koşullarda siyasal savunma yaparak partisine yeni bir direniş mevzisi yaratmak isterken, işinin ne kadar zor olduğunun bilincindedir.

Mazlum Doğan, tüm kadrolara karşı teslimiyetin dayatıldığı, geçici bir yenilginin yaşandığı süreçte dahi kendini zafere kilitlemiştir. Duygu ve düşünce dünyasında zafere olan inanmışlık, Mazlum Doğan’ın kişiliğini belirleyen en önemli özelliktir. O hangi koşulda olursa olsun devrimcinin yaratıcılığını ve zafer kişiliğini benimser.

Amed zindanında savunma yapamaya çalışarak partisini savunur. Zindanda koşullar daha kötüye gittiği günlerde Mazlum Doğan’ın düşüncesi, süreci tersine çevirmektir. Tek tek koğuşların direnişten düşürülme süreci yaşanırken, yapılabilecek şeyleri tutsak bedeniyle yapmayı planlar. Görev bilinci halka ve partiye olan bağlılığın gereği olarak direnişi nasıl gerçekleştireceğini planlarken, eylem kararını da vermiştir.

21 Mart’ta Demirci Kawa’dan alınan miras tarihe teslim edilecek, Kürt’ün tarihine yeni bir direnişin imzası atılacaktı. Mazlum Doğan, Amed zindanındaki faşizan saldırılara karşı tutsak bedenini direniş mevzisine çevirerek, Dehaklara ve Firavunlara yanıt olmayı seçmiştir. Ateş topuna çevirdiği bedeni Demirci Kawa’nın dağların zirvesinde tutuşturduğu özgürlük ateşinin Amed zindanlarına yansımasıydı. Eylemiyle Çağdaş Kawa olarak halkının yüreğinde yer alan Mazlum Doğan eylemi ile yeni bir direniş ateşi olmuş, halkına, partisine ve tarihe karşı sorumluluğunu en yüksek feda ruhu ile gerçekleştirmiştir.

Bilinç, irade, inanç, kararlılık ve feda ruhu…

Mazlum Doğan kısa ömrüne büyük değerler katarak, Kürt halkının Çağdaş Kawa’sı sıfatını almıştır. Kürt halkının üzerindeki ölü toprağını kaldırıp, çağla buluşmasını, çağdaş ve modern bir öncülükle özgürlüğüne kavuşturulmasının görev adamı olmuştur. Mazlum Doğan her Kürt gencinin örnek aldığı bir idoldür.

Mazlum Doğan, öncelikle bilinç demektir. Yaşamının her anını ileri bir bilinç faaliyeti olarak algılayan ve bunun için uğraşan Mazlum Doğan, yaşamında da bunu fazlasıyla ispatlamıştır. Çıkan dergileri takip eden, çok fazla kitap okuyarak bilinç seviyesini yükseltmek ister. Her okuduğundan bir şeyler almayı umarak okuma eyleminden hiç vazgeçmez. Arkadaşlarının anlatımından o zor koşullarda günde 500 sayfa kitap okuduğunu biliyoruz. Harçlıklarını kitaplara yatırdığı gibi ailesinden çeşitli vesileler ile aldığı paraları da hep okumak için ayırır. Mazlum Doğan, iyi bir komünist ve Marksist -Leninzmin yılmaz savunucusudur. Yaşamının son anına kadar bu idealinden vazgeçmemiştir. Tüm söylem ve değerlendirmelerinde Marksizm vurgusunu çok görürüz. Çünkü o Kürt halkının kurtuluşunun ancak Marksizm ile olabileceğine inanır.

Mazlum Doğan’da teori ve bilinç önemli olduğu kadar pratikte çok önemlidir. O teori ve pratiği ayrılmaz olarak algılar teoride öğrendiklerini pratikte tatbik eder.

Mazlum Doğan’da inanç ve kararlılık en önemli kişilik özelliklerindendir. Öncelikle halkına ve partisine sarsılmaz bir inançla bağlıdır. En zor anlarda, en kötü koşullarda dahi partisini ve halkını savunmaktan geri durmamıştır. Amed mahkemelerinde, ölüm koşullarında partisini savunmuştur. O koşullar içerisinde dahi tek düşüncesi parti ve halkına layık olmak ve onlara değer katabilme düşüncesidir. Mazlum Doğan maddi temelde nispetten ailesince rahat olmasına rağmen o zor yaşam koşullarında parti davasına inanmakta, onu savunma kararlılığından vazgeçmez. Yaşamının olduğu kadar ölümünün dahi mücadeleye hizmet etmesini düşünecek kadar davasına inançla bağlı ve bunu ölümü pahasına sürdürecek kadar kararlıdır.

Kürt’ün makus talihini yendiler

Mazlum Doğan, koşullar ne olursa olsun en ufak imkanları partisinin ve halkının hizmetine sunmayı görev kabul eder. En küçük fırsatları değerlendirecek kadar da yaratıcıdır. Mazlum Doğan için „olmaz” yoktur. Devrimci yaratıcılık ile olmazları lehine çevirmesini hep bilmiştir. Örgütlemek için gittiği alanlarda ilişkisi olmamasına rağmen kahvede, lokantada, otobüste her fırsatı kullanarak kendine ilişki yaratır ve örgütünü geliştirir. Sokaklarda kalmış, aç dolaşmış ama mutlaka gittiği alanları örgütlemiştir. 12 Eylül’ün karanlık döneminde siyasi savunma yapma çabası dahi onun yaratıcılığının ve becerisinin ürünüdür. O koşullarda sadece kendi üstüne düşeni değil, arkadaşlarını sürece dâhil edecek yol ve yöntemleri bulmayı başarmıştır. Bulunduğu her alanı mücadele için seferber eden, parti örgütlemesinin alanı yapan Mazlum Doğan, bu anlamda yaratıcılığın ne demek olduğunun en iyi örneklerindendir.

Mazlum Doğan, halk için, dava için kendini feda etmenin, kendini adamanın adıdır. Mazlum Doğan için devrimci, inandığı davanın uğruna ölmeyi bilen insandır. Mücadele yaşamı boyunca bir devrimcinin nasıl yaşaması gerektiğinin en iyi örneği olan Mazlum Doğan, feda kültürünün önemli kadrolarındandır. Davaya inanmanın, kararlılık ve bağlılığın gereği olan, gerekirse mücadele uğrunda kendini feda etme kültürü Mazlum ve arkadaşları ile Kürt halkının tarihinde haklı yerini almıştır. Yoldaşını, halkını ve insanı kendinden önce görebilmek, onların mutluluğunu kendi mutluğu olarak görme bu feda ruhunun en temel özelliğidir. Bir yerde geriye gidiş varsa ve kişi bedeniyle bu geri gidişli önleyecekse, bu görevin devrimcilerin olduğunu düşünür. Öncü ve önder olmanın koşullunun, bu sonsuz feda ruhu ile olabileceğini göstermiştir.

Kürt halkının Demirci Kawa’dan başlayan feda anlayışına yeni bir devrimci öz katarak modern direniş hareketi öncülüğünün ne olduğunun ispatı olan Mazlum Doğan, bir geleneğin de önemli kilometre taşlarındandır. Kürt tarihinde devrimci gençler ile başlayan bu gelenek Zekiye Alkanlar, Zilanlar ve bedenini ateş topu yaparak halkına dönük saldırılara barikat yapan yiğit devrimcilerin geleneğidir.

Kürt’ün makus talihini yenerek, yok olmanın eşiğinden direnerek ayağa kalkıp medeniyetler içersinde hak ettiği yeri özgürce alabilmesi Mazlum Doğan ve arkadaşlarının bu insan üstü emek, fedakarlık ve ödedikleri bedelin sonucunda gerçekleşmiştir. Bir halka öncülük etmenin, önderlik ve kahramanlık tanımlarında ölçünün ne olması gerektiğinin adı olan Mazlum Doğan, sarsılmaz çelikten bir iradenin ve ölümüne bir bağlılığın da adıdır.

Bugün eğer gerçekten Kürt halkının tarihi anlaşılmak isteniyorsa Demirci Kawa’nın rolü iyi anlaşılmalıdır. Lakin bu tek başına yetersiz kalacağında Mazlum Doğan’laşabilmek gerekir.

Özgürlük sevdası kolay ulaşılmayacak bir yolun zirvesiyse, bu zorlu yolculukta Mazlum Doğan olamadan, onun yarattığı değerler bileşkesini kavrayamadan yürüyebilmek mümkün değildir. Kürt özgürlük mücadelesi bugün milyonlarla alanlarda olup özgürlük peşinde büyük bedellerle yürüyorsa bilinmelidir ki bu Mazlum Doğan ve arkadaşlarının yüce insani kişiliklerinin tezahürüdür.

O yüzdende Kürt için bir şey yapılacaksa önce Demirci Kawa anlaşılmalı ama mutlaka ama mutlaka Mazlum Doğan’laşabilinmelidir.

ERGİN DOĞRU