Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

MADIMAK’I UNUTMAMAK -Ergin Dogru

Tarihte benzerine nadir rastlanan bir barbarlık örneği olan Sivas katliamının yıldönümündeyiz. Katliam tüm vahşetiyle gözlerimizin önüne geliyor. Hiç kimsenin savunamayacağı bu vahşetin yıldönümünde Aleviler başta olmak üzere, kendine “insanım” diyen herkes yine alanlarda olacak ve yıllardır olduğu gibi katliamı lanetleyecek.

Yapılmış, yapılacak bütün protestolar haklıdır ve yapılmalıdır, ama insanın aklına “bütün bu protestolar, yürüyüşler katliam mağduru canlarımız için yeterli midir” sorusu gelmiyor değil. Sebebine gelince, katliamın üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen, gelinen nokta Madımak şehitlerinin sızısını dindirecek ve Alevi toplumunu rahatlatacak düzeyde değildir. Burada rahatlamadan kastettiğimiz, intikamcı bir yaklaşım değil, ama Aleviler tarih boyunca hep katliamlar karşısında, yiten canlarını anmakla yetinmek zorunda kaldılar. Her sene belli günlerde bir araya gelerek başta Sivas katliamı olmak üzere katliam mağdurlarını anmak yetmedi, yetmiyor.

 

Aleviler artık yeni katliam tehdidi olmadan yaşamak istiyor.

 

Alevi örgütleri katliamları protesto ederken artık bu gerçeği göz ardı etmemelidir.

Sivas katliamı özgülünde düşündüğümüzde Aleviler ve ilericiler olarak, katliamın sorumlularının yargılanması ve yeni katliam risklerinin ortadan kaldırılması noktasında elde edilen kazanımlar oldukça yetersizdir. Bu yönüyle bir sorgulama yapmak gerekiyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki Sivas katliamı Madımak’ın müze olması ile yetinilecek bir sorun değildir. Bu kirlilik 35 canımızın kanları ile yapılacak bir müzeyle ile temizlenemez.

Elbette bir utanç müzesine karşı çıkmak gibi bir düşüncemiz yok, lakin bu talebin hayata geçtiğini farz etsek dahi nihai olarak hesabı sorulması gereken bir katliam gerçeği karşısında daha gidilecek çok yolumuzun olduğu da aşikârdır.

 

Dünyada benzeri katliamlar açısından bakıldığında akla gelen ilk örnek Yahudi katliamı sonrasında kurulan Auschwitz Kampı oluyor, ama durum aynı değildir.

Farklı olan nokta, Almanya’da, Polonya’da vb. kurulan utanç kamplarının bir hesaplaşma sonucu kurulmuş olmasıdır. Bu kamplar, katliam sanıklarının görece adam akıllı yargılandığı, hukukun varlık nedenlerinden biri olan toplum vicdanının rahatlatıldığı, katliamın bir bütün olarak mahkûm edildiği, devletin suçunu kabul ettiği, özür dilediği ve toplumun bu tarz kirli işlere karşı aydınlatıldığı, mağdurların ve ailelerinin rehabilite edildiği, adalet duygularının yeniden tesis edildiği bir ortamda toplum açısından bu katliamın bir daha yaşanmaması için inşa edilmiş, korunmuştur. Madımak’ın utanç müzesi olması ise sadece Alevilerin ve ilericilerin duygularını okşayacak ve bu aşamada gerçekleri öteleyecek bir konumda olma tehlikesini barındırmaktadır.

 

Sebebine gelince, örneğin Almanlar utanç kampları açmıştır, çünkü Alman toplumunun çok büyük çoğunluğu Yahudi katliamını lanetlemiştir. Alman toplumu, vicdani muhasebesi ve yüzleşmesini gerçekleştirerek, Hitler faşizmini mahkûm etmiştir. Dolayısıyla kampları gezen her Alman Yahudilere yaşatılan katliamın utancını taşımaktadır ve kolay kolay yeni bir katliamın yaşanması mümkün değildir. Bunda demokratik toplum olma anlamında kat edilen mesafenin de rolü vardır, ama en önemlisi toplumsal bir yüzleşme, vicdani bir hesaplaşmanın olmasıdır.

 

Madımak örneğine döndüğümüzde ise bunu göremiyoruz. Sivas katliamın üzerinden 18 yıl geçmiştir, ama katliam sorumluları yargılanmamıştır. Katliamda kullanılan tetikçilerin, figüranların yargılanması yeterli değildir. (Kaldı ki Sivas katliamından içerde olanların bir kısmının çeşitli yargısal oyunlarla kurtarılma olasılığı çok güçlü) Katliamın asıl sorumlusu olan siyasiler ve devletin sorumluluğu açığa çıkarılamamıştır. Katliamda siyasi sorumluluğu olan başta Demirel, İnönü, Çiller ve diğer sorumluların hiç biri yargı önüne getirilmemiştir. İşin acı ve tuhaf yanı ise hiçbir Alevi örgütü de bu konuda yeterli çalışma yürütmemiştir. Katliamın gerçek sorumlusu olan devlet ve dönemin siyasi aktörlerinin rolü üzerine yeterince eğilinmemiştir. Haksızlık etmeyelim! Dönemin başbakanı Çiller ve bunun yanında Demirel ile açıklamalar olsa da dönemin iktidar ortağı olan CHP ve İnönü ile ilgili hiçbir hesaplaşmaya girilmemiştir. Hatta gerçek bir trajedi olarak Alevi örgütleri Sivas katliamının suç ortağı olan CHP ile hesaplaşma içerisine girmedikleri gibi seçimlerde de katliamcı CHP’den aday olmak için kuyruğa girmişlerdir.

 

 Şimdi katliam sorumluları ile yüzleşemeden, hesaplaşamadan Madımak’ın utanç müzesi olması neyi değiştirecek?

 

İkinci olarak ise utanç müzelerini anlamlı kılmak toplumsal yüzleşme ve vicdani bir hesaplaşma harekâtının gerçekleşmesi ile mümkündür. Türkiye toplumunu ele aldığımızda bundan bahsetmek mümkün müdür? Kanımca hayır. Toplum bu yüzleşmeye yanaşmıyor; çünkü özellikle ortalama bir kısım sünninin kafasında, yaşanılan katliamı gerekçelendirme vardır, Alevilere ön yargı vardır. Her insan katliam için: “evet kötüdür” diyor bir kısmı ise bu cümlesinin sonuna ise “amayı” ekliyor. İşin içine ama girdiğinde ise yüzleşme mümkün olmuyor. Öte yandan ise Alevilere karşı ön yargılar sürüyor.

 

Toplumsal olarak bu önyargıların kırılması, Alman toplumunda olduğu gibi katliamcı zihniyetin mahkûm edilmesi ise eğitim ve demokratik kültürün gelişmesi ile mümkündür.

Bu yüzden de Aleviler ve örgütleri öncelikli olarak katliamın tüm sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanması talebini baş talep olarak gündemleştirmelidir. Sonraki adımda ise topluma tetikçilik rolü oynatan ön yargıların parçalanması için demokrasi mücadelesini büyütmelidir. Bu sağlanabilirse başta eğitim olmak üzere topluma yön vererek, topluma kişilik kazandıran tüm öğeler değişecek ve Alevilere karşı tarihi düşmanlıklar ve ön yargılar bitirilecektir. İşte bunlar sağlandıktan sonra Madımak’ın utanç müzesi olması anlamlı olacaktır. O zaman Madımak utanç müzesine bakan, “bu nasıl bir barbarlıkmış, insan insana bu zulmü nasıl yapmış?” diyebilecektir. Tıpkı Auschwitz Kampı’nı gezenlerin Hitler faşizmini ve katliamcıları lanetledikleri gibi…

Ergin doğru