Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

YÜZLEŞMEK -Ayfer Ber

Bazı tarihi anlar ne anlatılır nede yazılır.Tıpkı Dersimli insanların anlatamadıkları gibi.Tarihi hatırlamak onlar için bir tıravmaydı.Çocuklarıda kendi yaşadıklarını yaşamasınlar diye acılarını hiç onlarla paylaşmadan ölümsüzleştiler.Acılarını bilince çıkartan genç kuşaklar tarihlerini araştırarak,filmler yaparak,yazılar,söyleşiler yaparak araladılar tarihin kapalı kapılarını.O tarih öyle bir tarihki binlerce insanın Soykırımdan geçirildiği,çocukların evlatlık olarak verildiği,yük trenleriyle sürgün edildiği,mağaralarda tütsü ateşi verilerek zehirlendirildiği,sünğülerle katledildiği bir tarihti.

Kısacası yeni kurulan cumhuriyetin önünde engel görülen Dersimi,Kürtleri haritadan silmenin tarihin adıdır.Dersim 38 kıyımın,zulümün ordularının sesidir.Genç kızlarımız,kadınlarımız tecavüzlere uğramamak için kendilerini uçurumlardan atarken,Atatürkün manevi kızının Türkiyenin ilk pilot kadını Sabiha Gökçenin Dersime attıgı bombalar vesillesiyle sevinç cığlıkları yükselttiği tarihin adıdır.

Dersim 38 gerçekleştiren iktidardaki tek parti olan CHP ve lideri Atatürktü.Soykırımdan sonra ise katliamı gerçekleştirenlerin isimleri mahallelere,okullara,sağlık ocaklarına vererek Dersimlilere gözdağı verdiler.Dersimin,ilçe ve köylerin Kürtçe isimleri değiştirilerek asimilasyon,yok etme politikası sadece 38 de değil barajlara gömerek,operasyonlar düzenliyerek,köyleri yakarak,okulları kapatarak devam etti devletin Dersim politikası buğüne kadar.Dersim halkı acı ve kederden başka hiçbir şey yaşamadı ve halen yaşamaya devam ediyor.

Bu vesileyle bir daha katledilen halkımızı tüm kalbimle saygıyla anıyorum.Son 4 yıldır yüzümüzü Dersime çevirerek Avrupa parlamentolarında,yazılarımızda,çalışmalarımızda Dersimde bir Soykırım gerçekleştiğini açıkladık ve çalışmalar yürüttük.Bazen en yakınımızdakiler tarafından bile eleştirildik.Aman ha korkmuyormusunuz diye.Korkmuyoruz dedim her defasında bunu bizi söyleyenlere.Eğer 74 yıllık bir dava bize kalmışsa bunu onurla taşırız hemde diğerleri gibi siyasi malzeme yapmadan.Çünkü bildiğimiz ve inandığımız tek şey insan hak ve özgürlüklerin Demokrasiden geçtiği.Gerçek demokrasi ve insan hakları elbetteki tarihimizle yüzleşmekten geçiyor.Temiz bir toplumdan geçiyor.

Avrupada Parlamentosunda yapılan konferanslar Dersim davasının Uluslararası Arenada,kamuoyunda önemli bir gündem oluşturdu.Konferanslara onlarca Avukat,parlamenter ,yazar,tarihçi ve bilirkişininin katılması davayı gündemleştirerek Dersim 38de yaşanılanlar basına taşınmasında önemli bir mevzi yarattı bu çalışmalar.Herkesin söyleyip vurguladığı tek şey Türkiyenin tarihiyle yüzleşmesiydi.

Başbakan buğün "eğer iktidar adına özür dilemek gerekiyorsa Dersim halkından,CHP ye gönderme yaparak özür diliyorum" dedi.Özür dilemek erdemliktir.Ama nerde özürün dilediğine bağlıdır özürün erdemliği.Bir Dersimli kadın olarak bu özürü kabul edermiyim diye soruyorum kendime.Ama yüreğim bu özürün siyasi malzeme olarak kullanıldığı için bir anlam ifade etmediğini belirtmek isterim başbakana.

Özürü kabul etmenin yolu mezarların açıklamasından,

İnsanlarımızın yük trenleriyle nerelere sürüldüğünden,

Kayıp kızlarımızın evlatlık olarak kimlere verildiğinden,

Seyit Rızanın oğluna vermek istediği saatinin iade edilmesinden,

Soykırım anıtının bir çok yerde dikilmesinden,

Geri dönüşlerin sağlanıp,mağdurlara tazminat ödenmesinden,

Dersim isminin,köy,kasaba kısacası değiştirilen isimlerin geri iade edilmesinden,

Seyit Rıza ve arkadaşlarının nerelere gömüldüklerinden,

Arşivlerin açılması ve Dersim halkına teslim edilerek okullarda tarih derslerinde öğretilmesinden,

Dersimde bir müzenin açılıp arşivleri halka sunmaktan.

Barajların,operasyonların,durdurulmasından.

Kapatılan köy okulların açılmasından.

Katliamı gerçekleştiren isimlerin bir an önce kaldırılıp,Soykırımda yitirilen halkımızın isimlerinin yer almasından.

Sabiha Gökçen,İnönü mahallesi,Alpdoğan İlkokulu,Cumhuriyet mahallesi gibi isimlerin bir an önce değiştirmesinden,

Kısacası özür tüm Dersim halkını bir meydanda toplayak Seyit Rıza ve arkadaşlarının gömüldükleri yerde bir anıt dikerek,sorumlularin diz çökerek özür dilenmesiyle olanaklı olur.En azından Türkiyenin demokratikleşmesi belkide bu yolda ilerler.

Büğün Almanya başbakanıda mecliste Almanyada işlenen cinayetler için özür diledi yabancılardan.İki özürde birbirine çok benziyor.2side Başbakan.Biri yabancıların isimlerini sayarak saygı duruşu yapıyor.Diğeri ise tarihi belgeleri açıklıyor.Biri tarihin soykırımını anlatıyor diğeri ise yakın zamanda devlet destekli işlenen cinayetleri açıklıyor.Sanki anlaşmalı bir durum.Demokrasi açısında iyi bir durum olarak görünsede diğer tarafta ise 40kın üzerinde hukukçunun gözaltına alınması tuhaf bir durum.İnsan hakları açısından üzücü.

Yarın 25 Kasım.Mirabelli kızkardeşlerin 25 kasımda  Dominik Cumhuriyetinde savaş sırasında tecavüz edilerek katledilişlerinin yıldönümü.Kadınların şiddete karşı kadın dayanışmasının ilmek ilmek ördüğü günün adıdır.Bu vesileyle dünyanın bir çok yerinde eylemler,yürüyüşler paneller örğütlenerek Cinsel taciz ve tecavüz kınanacak.

Dersimli kadınların 38´de katledilişlerinin çığlığı bizi uyandırmakta bu 25 KASIM.

Yüzleşmeliyiz kanlı tarihimizle.Başkalarının bunu siyasi malzeme yapmamasına karşı çıkarak yüzleştirmeliyiz.

Düşleri çalınan Dersimli kadınlarımız için yüzleşmeliyiz.

 

Tıpkı Roza Luxemburgun mezar anıtında yazıldığı gibi,,,

"ÖLÜLERİMİZ BİZİ  UYARIYOR"...

ayfer ber-24.11.2011

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.