Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

MAZLUM YURDUNDA DOĞAN GÜNEŞ

 İnsanlık tarihi, kahramanların tarihe vurduğu damgayla anılır. Her toplum, kendi kahramanı ile anılır. Gelişmiş toplumlardan, en geri topluma kadar değişmeyen bir gerçekliktir bu. Her toplum gibi Kürtler de tarihsel kahramanlarının varlığıyla övünür. Toplumların en umutsuz olduğu dönemlerde ortaya çıkarak kendi halkının kaderinde rol oynayan halk kahramanları, tarihle özdeşleşen büyük kişiliklerdir. Spartaküslerden, Che’ lere varıncaya kadar sayısız kahraman, sadece kendi halkının değil; zamanla tüm dünya halklarının gönlünde yer etmişlerdir. Demirci Kawa asırlar geçse de her Kürt'ün kalbinde yanan bir ateş gibidir. Kadı Muhammed unutulmayan bir başka kahramandır. Mazlum Doğan ise “Kürtler bitecek” denilen bir anda ortaya çıkan kahramanlardandır, bu anlamda tarihe genç yaşında “çağdaş Kawa” olarak geçmeyi hak etmiştir.

Dersim'in asi coğrafyasının korkusuz ve direngen bir çocuğu olan Mazlum Doğan, halkının karakteristik özelliklerini bilim ve devrimcilikle harmanlayabilmiş ender insanlardandır. Mazlum'u anlamak, öncelikle onun ideallerini anlamaktan, yaşamını, duruşunu bilmekten geçiyor. İnsan, tarih gibidir, sayfalarını açtıkça öğrenirsiniz .Tarihe ve geleceğe iz bırakarak geçmek halkın kahramanı olmak açısından önemlidir. İşte Mazlum Doğan, adeta mazlumların geçmişinde teslimiyetin ve başağı gidişin önüne ,bedenini barikat yaparak geçebilmiş, yaşanmış bir tarihtir.

“Doğurdu Karakoçan İnleyen Bir Anadan”

Mazlum Doğan baskının ve sömürünün had safhada olduğu bir dönemde, devrimci direnişin halklaştığı bir süreçte, tıpkı adına yapılan türkü gibi inleyen bir anaya benzeyen topraklarda doğar. Çocuk denecek yaşta tanıştığı devrimci fikirleri özümseyerek yaşamaya başlamıştır. Okul yıllarında öne çıkan gözü karalığı, örgütçü gücü, halkçı yaklaşımları ve üstün ikna kabiliyeti ile bulunduğu her ortamda dikkat çeker. Çocukluğunun ardından ailesiyle yerleştiği Karakoçan’da devrimci ortam içerisinde kişiliği şekillenmeye başlar. Karakoçan’ın ardından gittiği Dersim'deki öğretmen okulu, devrimci faaliyetlerinde kararlaşmanın yaşandığı dönemi ifade eder. Kürt hareketinin öncü kadrolarının çıktığı Dersim Öğretmen Okulu'nda Mazlum Doğan da öne çıkan isimlerden olur.

Mazlum Doğan’ı anlatmak için önce onun insana verdiği değeri ve sevgiyi anlamak gerekir. Yüksek bir halk sevgisi ile çalışan Mazlum, kısa sürede görev aldığı her alanda halkın sevgilisi olur. Mazlum Doğan ile ilişkilenmiş olup da ondan etkilenmeyen insan sayısı çok azdır. Köylerden şehirlere kadar çalışmak için gittiği her alanda öne çıkan, halktaki Mazlum Doğan sevgisidir. İnsanlarla çok rahat ilişkilenen ve kendisini sevdirmeyi başaran Mazlum Doğan'da esas olan yön halkla birlikte üretmektir.

Mazlum Doğan, genç yaşta ayaklı bir kütüphane, bir bilgi deryasıdır. Günlük pratik çalışmalara rağmen okumaktan ve siyasal tartışmalar yürütmekten hiç vazgeçmemiştir. Çok genç yaşına rağmen hareket içerisinde teorik algılama ve bilgi birikimi ile öne çıkan isimlerden olmuştur. Yazıları irdelendiği zaman geniş bir tarih algılaması, güçlü bir dönem analizi dikkat çeker.

Mazlum Doğan'ın öne çıkan bir başka yönü ise kararlılığı ve cesaretidir. Genç yaşta Karakoçan alanında halkın örgütlediği eylemlerin öncülüğünü yapmış, eylemlerin içinde olmuştur. Baskı ve zor koşullarda Karakoçan’ı ziyaret eden Demirel’i ve diğer devlet yetkililerine karşı örgütlenen eylem ve Karakoçan’daki tüm halk eylemliliklerinin içerisinde o vardır. Koşullarının rahatlığına rağmen o, inandığı yolda yürüyerek mücadelesi için tüm zorlukları karşısına almayı bilmiştir. Kısa yaşamı boyunca hiçbir zaman kolay olanı tercih etmemiştir. Hareketinin en zor koşullarında en zor görevleri üstlenirken hiç çekinmemiştir. Hareketi örgütlemek için gittiği Batman sahasında onu barındıracak ciddi bir ilişki olmamasına rağmen gitmiş, oturduğu parkta, çay içtiği kahvehanelerde insanlarla ilişkilenerek kendini ve dolayısıyla hareketini Batman'da var edebilmiştir.

Mazlum Doğan mütevazılığın adıdır. O, hayatı boyunca çok kıt olan imkanları en verimli şekilde kullanmıştır. Çalışma alanlarına gittiğinde üzerinde sadece yol parası bulunur. Bulunduğu her yerde yaşamı yeniden kurmayı, örgütlemeyi becerebilmiştir. Mazlum, Hacettepe'de tarih bölümünde okurken hayatında dönüm noktası olan kararını verir. Artık profosyenel bir devrimci olarak kendini tümden halkına adayacaktır. PKK'nin kuruluşundan sonra oluşturulan ilk MYK görevinde bulunur. Doğan, siyasi savunmasında bu dönemi şöyle anlatır: “1974-75 senesinde ben üniversite sınavında Hacettepe'yi tutturmuştum puan olarak. Hacettepe'ye kaydımı yaptırdım. Daha Önce de sol eğilimliydim, çeşitli sol yayınlar, gazeteler, dergiler, kitaplara kadar okuyordum. Marksizm’e, Leninizm’e sempati duyuyordum. Yüksekokula geldikten sonra o sıralar başlangıçta ADYÖD vardı. Bir iki defa ADYÖD'e, bir iki sefer DGB'ye ve TSİP'e gittim; ama orada pek fazla kişiyle tanışmadım, tanımıyordum. Daha sonra ADYÖD kapatıldı. Bu arada Hacettepe Derneği v.b derneklere gidip gelmeye başladım. Buralarda devlet konusunda, demokrasi konusunda, faşizm konusunda, parti örgütlenmesi konusunda, mücadele konusunda çeşitli kişilerle konuşur, tartışırdım.”

1979 yılında Urfa'da yakalanarak Diyarbakır cezaevine konulmasıyla Mazlum Doğan'ın hayatında yeni bir dönem başlar. Dışarıda oluşturduğu örnek devrimci yaşamı esaret koşulları içerisinde tarihe vahşetin adı olarak geçen Diyarbakır zindanlarında göstermeye başlar. Diyarbakır zindanı, cunta yönetimi tarafından pilot seçilmiş ve dolayısıyla uygulamalar vahşet boyutundadır. Ağır koşullardan kaynaklı siyasi grupların büyük çoğunluğu teslimiyete yönelmiş, idare uygulamalarını kabul etmiştir. Direnen çok az sayıda insan kalmıştır. Teslimiyetin bir virüs gibi benlikleri sardığı bir dönemde Mazlum Doğan, önder kişiliğini ortaya koyarak, öncü konumundaki arkadaşları ile beraber direnmeye, kadro ve sempatizanlara örnek olarak teslimiyetin önüne geçmeye çalışmıştır. O, günün koşullarını Mazlum, 27 yıl sonra açığa çıkan kendi el yazısıyla yazdığı mektubunda şöyle anlatıyor: “Bizim de dayaksız günümüz yok. Hele ziyarete, avukata, savcılık ya da mahkemeye götürülenlerimiz çok feci dövülüyorlar. Arkadaşlar ağız-burun kan içinde, sürünerek koğuşa yetişiyorlar. Üzerimizdeki maddi ve manevi işkence arkadaşları çok sarsıyor. Koğuşlarda kalan kitleye tamamen korku, tedirginlik, kuşku egemen. Zaten kitle denetimimizden çıkmış durumda. Özellikle Mazlum ve Yıldırım’ın altlı üstlü kaldıkları koğuşlar hariç diğer koğuşlarda tam bir teslimiyet hakim. Bizim sempatizanlarımız da kaldığı fakat yönlendirici arkadaşların olmadığı bazı karışık koğuşlarda artık tırşıkçılar, DDKD, Özgürlük Yolu vb. idareye boyun eğiyorlar. Açıkçası tahminimize ve aldığımız haberlere göre M ve Y arkadaşların koğuşları dışında idareye boyun eğmeyen koğuşlar kalmadı. Zaten yalnızca bizim koğuşlar direniyor.”
“Ölmedi Mazlum Doğan ,inanmam hiçbir zaman”
Teslimiyetin dayatıldığı bu süreçte PKK öncüleri direnmeyi seçmişlerdi, bedeli ağırda olsa yaşam biçimleri bunu emrediyordu.işte böyle bir dönemde mazlum doğan direnişi büyütme adına bedenini Kürtlerin Newrozunda ateş topuna çevirerek direniş ateşini harlamıştır.21 martta bedenini direniş siperi yapan Mazlum Doğan artık Kürt halkının yeniden kurtuluşunun ateşini yakarak” çağdaş Kawa “ Mazlum Doğan olmuştur.
Kürt halkının çağdaş Kawa olarak adına türküler yaktığı,şiirler yazarak dilden dile aktardığı Mazlum Doğan bedenen halkının yanında olmasa da ruhen bu halkın benliğinde yaşıyor.Tıpkı adına yapılmış türküde söylendiği gibi “ölmedi Mazlum Doğan,inanmam hiçbir zaman”.



Kişiliği üzerine birkaç hatıra.

Mazlum Doğan'nın mücadeleci kimliği kamuoyu tarafından görece daha iyi bilinmesine rağmen, günlük yaşamı veya yoldaşlarıyla paylaşımları daha az bilindiktir. Mazlum'u birebir tanıyan birçok insanın anlatımlarının ortak yönü, kendisinin oldukça mütevazi ve vefalı bir insan olduğu üzeredir. Örneğin kendisini tanımış bir insan olan Halil Kuş, Mazlum'un gerçek bir devrimci olduğunu ve o dönem etrafındaki herkes üzerinde mutlaka bir etki bıraktığını belirtiyor. Halil Kuş, kendisinin de Karakoçanlı olduğunu, Ankara'dan okuyan kimi gençlerin tatillerlerde Karakoçan'a döndüklerinde soluğu evde alırken, Mazlum'un ilk işinin arkadaşlarının yanına gelmek olduğunu belirtir. Öyle ki Mazlum'un ilk tatil gününü kendileriyle geçirmeden evine gitmediğini söylüyor.
Mazlum'un oldukça şakacı biri olduğunu belirten diğer bir arkadaşı Kerim Tekin yaşadıkları bir olayı şöyle anlatıyor: “Mazlum gerçekten bir insan sarrafıydı ve şakacıydı, kimin hangi göreve uygun olduğunu çok iyi sezinliyordu. Karakoçan örgütlemesinde, bir arkadaşa 7.65'lik bir silah vermiş, arkadaş da “ben buna layık değilim 14'lü isterim” deyince Mazlum: “bu silah tam sana göre, daha fazlası daha ileri görevler içindir” dese de arkadaş diretir ve 14'lük ister; ama Mazlum kararında kesindir. Mazlum, bir akşam bu arkadaşına şaka yapmak için bir plan yapar. Diğer arkadaşları da bu şakadan haberdardır. Plana göre 14'lük silah isteyen arkadaşlarını da alıp afişe çıkacaklardır, plan dahilinde gece afişe giderler. Tam duvara yanaşıp afişi asacakları sırada içlerinden biri: “kaçın poliiiis!” diye bağırır. Bunun üzerine “ben daha iyi bir silaha yakışan bir devrimciyim diyen arkadaş, soluğu köyünde alır. Mazlumlar da bunun üzerine basarlar kahkahayı. Günler sonra Mazlum arkadaşı çağırtır ve der ki: “öncelikle 7.65'liğe uygun bir devrimci olup olmadığını tartışmalısın ondan sonra daha iyisini hak edip etmediğini hep birlikte düşünürüz.” Bu şaka aslında ortalama bir insanın kişiliğinin bir takım yönleri hakkında bilgi verirken, diğer taraftan da Mazlum'un onca iş güç arasında şakalar yapmayı ihmal etmediğini gösteriyor. 
Bulunduğu her yerde kadının ezilmişliğinin farkında olan Mazlum, bu konuda asla taviz vermez. Bu yönü annesi üzerinde de olumlu bir etki bırakmıştır. Birgün babası annesine artık gelenekselleşmiş bir tavır olduğu üzere: “çoraplarımı çıkar” der. Annesi ise önce eşine bakar, sonra başını kaldırır: “O eskidendi” der, “artık kadınlar erkeklerin çoraplarını çıkarmayacak, herkes kendi işini kendisi yapacak.” “Bu da nerden çıktı” diyen eşine Kebra Ana: “ Mazlumlar erkeklerin kadınlara eskisi gibi davranamayacaklarını söyledi ve ben de oğlumun dediklerini kabul ediyorum...” Ölene kadar da Kebra Ana bir daha eşininin çoraplarını çıkarmaz. Bu ve benzeri örnekler şunu göstermektedir ki, Mazlum'da halk sevgisinin yanında önemli derecede gözlem yeteneği vardır ve hayatı gerçekten çok sevmektedir, bu sevgi kolektif bir sevgidir, öğreticidir, paylaşımcıdır, şakacıdır ve insanidir...Bu yüzdende halkın gönlünde yer ettiği gibi “çağdaş Kawa Mazlum Doğan” ifadesi sonuna kadar hakkıdır.O dönemlerde yeni doğan çocuklara verilen ismi bugün halen öncüsü olan mücadelesinde yaşamaya devam ediyor ve edecek……