Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

11 CAN-AZİZ ÖZ

On bir can açık ve seçik olarak, herkesin gözü önünde bir sermaye-sistem işbirliği cinayetiyle
öldürüldü. Daha bir ay kadar önce Kozan'da yine 8 işçi, aynı işbirliğinin kurbanı oldu. Bunlar 
şirketlerin aşırı kar hırsı, devletin özellikle denetim yapmamasının doğal sonucu olan 
cinayetlerdir. "İnşaat ya resulallah" diye işe koyulanların vardığı noktadır bu. 

Hiç kimse bunların bir kaza olduğunu ileri süremez. Bunların kazayla hiç bir ilişkisi yoktur. 
Eğer bunlar kaza olarak adlandırılırsa demek ki sözlüklerde cinayetin karşısına kaza yazmak 
gerekir. İşçilerin yattığı yerlere bakıldığı zaman bunların bir kaza olmadığını kör gözler bile 
görür. 

Bu yasalarla, bu yönetmeliklerle, herşeyden öte bu bilinçle varacağımız nokta budur. Emek 
öyle bir cendereye sokulmuş ki, işsizlikle, hapisle, ötekileştirmeyle tehdit edilerek, sesi 
soluğu kesilmiş durumda. Örgütsüzlük ve dayanışmasızlık emeği yalnızlığa, çaresizliğe
mahkum etmiştir. İktidarın yeni sahipleri öyle bir hava estiriyor ki, herşeyi türbanla, inançla
çözme duygusu yaratıyor. Oysa dinlerin iktidarda olduğu istisnasız hiçbir yerde emeğin
hiç ama hiç bir sorunu çözülmemiştir. Çözülme olasılığı da yoktur. Insanların dinsel 
duygularını paraya çevirmek için her yola baş vuranlar, kendi şirketlerinde, emeğin en ufak 
bir hareketine dahi izin vermemektedirler.  Evet insanlar, dindar, dinsiz, müslüman, alevi 
vb. herhangi bir renkte, türde olabilir. Ve bunlar zamanla yer de değiştirirler. Ama çağımız 
toplumlarını belirleyen ana eksen, ezen-ezilen ilişkisidir. Bir insanı, ne dini, ne rengi ne de 
ırkı ezilmesine engel olabilir, sömürüden azade edebilir. O açıdan dinine, rengine, ırkına 
bakmaksızın örgütlenmeyecek hiçbir çaba sermaye karşısında başarılı olamaz. 

Şirketlerin bilançolarına bakın, yarattığı insan tahribatının,  insan maliyetinin bir işareti var mı?
Herşey kar için. Gerisi teferuattır. Miyonlarca TL kar açıklayan bankaların, şirketlerin,kurumların  bilançolarının arkasına bakıldığı zaman, ücretsiz fazla mesai, karşılığı alınmamış emek, ortaçağda kalma çalışma koşulları çıkar. 

Öyle bir ülke ki, her taraftan ölüm fışkırıyor. Öyle bir ülke ki, ölüm kol geziyor. Öyle bir ülke ki,
çalışan, işçi olmak demek, ölümle yatıp kalkmak demek. Peki emeğin örgütleri diye geçinen
örgütler bu durum karşısında ne yapıyor? 

Sen TÜRK-İŞ? Ülkedeki en eski, en geniş işçi sendikasısın. Ne yaptın bugüne kadar?
Hangi yasayı, hangi darbeyi engelledin? Soru yanlış oldu. Hangi darbeyi desteklemedin?
12 Eylül gibi bir darbeye bile bakan verdin ve o bakan işçilerin alehine olan her yasayı 
sakınmadan çıkardı. Sermayeye dikensiz gülbahçesi sunmak için elinden geleni ardına 
bırakmadın. Senin çizgin dışında kim varsa ihbar ettin. Yıllardır varsın, doğru çalıştıysan 
neden hala işçilerin, çalışanların hiçbir hakkı yok? Öyle gözüküyor ki sen var oldukça 
da çalışanların durumu düzelmeyecek. Kimi üye sendikalarının başkanları 30-50 yıl 
başkan olarak kaldılar. Hangi başarı, hangi gelişme onları 50 yıl başta tuttu?


Sen HAK-İŞ? Sen daha 1 Mayıs'ı yeni kabul ettin. Sana ne denilebilir ki? Sen kendi üyelerin 
haklarıyla, sorunlarıyla değil, varolan iktidara omuz vermekle uğraşıyorsun. Senin desteklediğin bu iktidar dönemimde araştırdın mı kaç işçi yaşamını yitirdi? Öyle ya, seni işçilerin durumu değil, işçi kesimini bu iktidara daha çok nasıl bağlarım hesabı ilgilendirir.

Ya sen DISK. Kemal Türkler'in, Rıza Kaus'ların, Kenan Budak'ların sendikası? Sen de mi TURK-
İŞ'e HAK-İŞ'e özeniyorsun? Neden sesin hep çok cılız? Neden bağır mıyorsun? Neden neden?
Sen bu ülkenin vicdanı diye kuruldun, sen bu ülkenin izanı diye kuruldun. Bu ülkenin yoksulları, ezilenleri, işçileri sana bakıyor. Ne olur silkin, kalk artık! Bu topraklar, artık hiçbir biçimde zamansız ölüm istemiyor.

Ya iktidar? Anladık seni emek ilgilendirmiyor, seni çalışanların koşulları ilgilendirmiyor. Ama 
en azında susun. "Çok güzel öldüler" ya da "kader" deyip emekle, işçiyle dalga geçmeyin. 
Bugün ayağa kalkmamış olabilir ama, tarih tanıktır; kalkarsa babanız bile sizi kurtaramaz.

İşçi, yoksul kardeş,
İşverenin imanlı imansızı, yerli, yabancısı olmaz. Tek bir amacı var kar etmek daha çok kar 
etmek. Bunun için senin maliyetini alabildiğine azaltmak istiyecek, daha az maaş, daha az 
harcama ama, daha çok çalışma. Bu amacı önündeki en büyük engel olarak örgütlülüğünü 
gördüğü için, seni örgütten koparma, dayanışmadan alıkoyma yoluna gidiyor. Bu amacı için 
senin için değerli olan her şeyi, dini duygularını, ulusal duygularını senin alehine kullanıyor. 
Oysa senin dini,ulusal duygunu bu işe karıştırmana izin vermemen gerekir. Söylemelisin ki
"senin dinin sana, benim dinim bana". Güçlü olmazsan, dinin, kültürün ne olursa olsun hiçsin.
Hiç olmanı engelleyecek tek aracın örgütündür, sendikandır.