Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Aynur Doğan, ‘’Kimliğimizden, Kültürümüzden Uzaklaştık, Uzaklaştırıldık

 Kürt sanatçı Aynur Doğan, 19 Mart tarihinde Almanya’nın Düsseldorf kentinde Kürt kurumları tarafından organize edilen Newroz etkinliğinde dinleyicileriyle buluşacak. Gazetemize konuşan Aynur Doğan ile sanat, anadil ve barışa dair sanatçıların yapması gerekenler ve Kürt basınana yönelik baskıları konuştuk. 


Sanat hayatına başladığınızda, ailenizin karşı çıkışları oldu mu? 

Ailem hiçbir zaman Kürtçe şarkı okumamdan dolayı bana karşı çıkmadı. Sadece dönem dönem çok tedirgin oldular ama engel de olmadılar. Hatta her zaman bana destek olmuş ve benimle gurur duymuşlardır. Anadilimde müzik yapmak onlar için zaten onur verici bir şeydi. Çünkü onlar da biliyor ki, ben en iyi kendi dilimde, kendi kültürümde kendimi yaşatabiliyorum. 

Aslında genel anlamda tedirginliği, ailece İstanbul’a göç ettiğimizde yaşamıştık. Çünkü büyük bir metropole göç etmiştik ve ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Adaptasyon problemi yaşayabilirdik, ki zaten her göç eden aile gibi biz de bu durumu yaşadık. Dolayısıyla kaygılıydılar ve biraz korkmuşlardı. Bana „gidersen sana destek olamayız, biz birşey bilmiyoruz“ dediler. Bu tür kaygılar yaşandı zamanında. 

Kişisel olarak ilk süreçte hangi zorluklarla karşılaştınız?

Herkesin karşılaştığı tüm zorluklarla ben de karşılaştım diyebilirim. Türkiye’de Alevi, kadın, Dersimli olursan ve üstelik yetmiyormuş gibi bir de Kürt isen, zaten sorun yaşamaman mümkün olmuyor. Ben de bütün zorlukları kendi sanat alanımda yaşadım. Hayatın kendi içindeki zorlukları da katarsak, büyük bir yüküm vardı. Türkiye’de her farklı kimliğin yaşadığı problemler gibi... 

Siz Kürt kadınlarının sesini temsil ediyorsunuz bir anlamda, nasıl bir duygu bu?

Ben var olan bir şeyin, var olan bir değerini taşıyorum. Birilerine küçükte olsa bir kapı aralamakta yardımcı olabiliyorsam çok güzel bir şey benim için. Ama kendimi öncül görmüyorum, birçok değerli Kürt kadın sanatçısı var. 

Peki bir kadın olarak ne gibi zorluklar yaşadınız? 

Kadın olarak dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye’de de sorunlar yaşıyorsun. Kadının kimliği bu toplumda daha tam oturtulmamış. Her ne kadar yasalarda ya da dillerde eşit vatandaş olduğumuz söylense de, pratikte bu böyle işlemiyor. Tüm bu zorluklarla beraber, bir de müzik hele de Kürt müziği yapıyorsanız olacaklar belidir zaten. Bunun dışında kendi yaptığımız müzikte tabii ki zorlukları görüyoruz. Yaptığımız müziği çok zor şartlar altında yapıyoruz. Çünkü Kürt müziğinde oturmuş bir sektör de yok. Kürt sanatçılarına Kültür Bakanlığı’ndan da destek yok. Müzik piyasasının sanal platforma kaymaya başlamasıyla beraber Türkiye’deki sektör buna bir şekilde adapte oldu; ama Kürt müzisyenleri ve sektörü için aynı şeyi maalesef söyleyemeyeceğim. Bence Kürt müzisyelerinin biraraya gelip Kürt müziği için telifler ile ilgili hak talep etmeli. Bu sektörün ayakta kalması ve Kürt müziğinin kendini devam ettirmesi için bu şart. Kürt müziğine neden telif ödenmiyor? Bence her Kürt müzisyeni bu soruyu yetkili mercilere sormalı! 

Kürtçe anadilde eğitim tartışılıyor, siz nasıl bakıyorsunuz? Siz nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?

Bilmediğimiz çok şey var kendi dilimize, kültürümüze dair, bu özlemi kendi içimizde yaşıyoruz. Kürtçe güzel bir deyim hatırladığımda ya da annemden öğrendiğimde, bir hazine bulmuşum gibi seviniyorum. Halbuki bu sende var olan bir şeydi, ama kendi kimliğimizden, kültürümüzden uzaklaştık, uzaklaştırıldık. Bundan dolayı kimliğimiz, kültürümüz, dilimiz için mücadele etmemiz gerekiyor. Ben elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum. Birçok şeyi yitirdiğimizi görüyorum, bir kültürü var eden önemli dinamikleri... Aslında çok değerli olan şeyleri unutmuşuz ve yitirmişiz maalesef. Bunları düşündükçe üzülüyorum ve içim parçalanıyor.

Anadilde eğitim olmazsa ve anadil eğitimi oturmazsa, Kürt dili hiçbir şekilde gelişemez. Çünkü Kürt dilinin konuşulması, yaygınlaşması lazım. Bu dilin gelişmesi için pratik-gündelik hayatta kullanılması gerekiyor. Bu, kültürün devamlılığı demek; bu gelişim sağlanmazsa Kürt kültürü ve kimliği de yavaş yavaş yitip gidecektir. Kurmancî dili bir sistematiğe oturdu ama Zazaca için durum daha da kötü, bunlara sahip çıkmamız gerekiyor.

Anadilde eğitim verilmezse bunlar yok olacaktır, düşünmesi bile korkunç. Ben 7 yaşıma kadar bir kelime Türkçe bilmiyordum. Sadece Kürtçe biliyordum, anadilimi konuşuyordum. 7 yaşımdan sonra başka bir dilde eğitim gördüm. Kendi dilin dışında sadece başka bir dilde eğitim görürsen, anadilinden kopuyorsun, kopartılıyorsun. Dolayısyla şu an kendimi anadilimde ifade etmeye çalıştığımda dönem dönem tıkanıyorum. 

Türkiye’de hala süren bir sorun ve savaş var. Barışın sağlanması için sanatçılara düşen görev ne sizce? 

Birçok sanatçı barış için elinden geldiği kadar çaba gösteriyor. Hepsi aynı sorunu, aynı stresi yaşıyor. Ülkedeki durumdan dolayı, aslında sanatçılar da yoğunlaşamıyor. Çünkü herkesin gündemi politikaya odaklanmış durumda. Sanatçılar belki toplumsal barışı sağlama konusunda öncü olurlar, ama silahları maalesef ki taraflar susturabilir. Silahlar susmadan toplumsal barış nasıl sağlanabilir ki? Her gün her iki taraftan da cenazeler gelirse sadece öfke ve kin artar. Dolayısıyla bu aşamada sanatçıların, duyarlılığı ve katılımı dışında aktif bir sivil toplum kuruluşu gönüllüsü gibi hareket beklemek doğru olmaz. Yoksa toplumları değiştirecek, dönüştürecek üretimi nasıl yapabilirler ki? 

Kürt basınının sürekli sansürlenmesi, barış sürecini nasıl etkiliyor? 

Roj Tv’ye yapılan baskını kınayan ve imza kampanyasını destekleyen sanatçılardan biriyim zaten. Kürt basınının özgürlüğü, Kürt dilinin, kimliğinin özgürlüğü demektir benim için. Ancak diğer yandan farklılıkların desteklendiği bir ortam yaratmaya çalışıyorsun, bir taraftanda yasaklar getiriyorsun, bunlar tabii ki barışı destekleyen şeyler değil. İnsanların sanat yapmasını engelliyorsun, sanatçıları içeri atıyorsun, tiyatrolarını yasaklıyorsun, politikacıları içeri atıyorsun, yayın kuruluşlarını yasaklıyorsun. Bu barış nasıl olacak peki? Ben kendimi bildim bileli bu sorunları yaşıyoruz ve yüzyıllardır bunlar yaşanıyor. Bir süreç başlatılıyor, ‘Kürt açılımı’ deniyor. Çok radikal geliyor sanırım, sonra ‘demokratik açılım’ deniyor. Adı çok önemli değil, gerçekten içi dolu olsun yeter. Önce bir şey başlatıyorsunuz sonra da bir adım ileri, beş adım geri gidiyorsunuz. Büyük ve cesur adımlar atılarak çözüme gidilmesi gerekiyor. Gerçekten yeter artık, bir 30 yıl daha vermeyelim, bu halka ve bu topraklara yazık! 

Anadilde eğitim hakkını verecekler mi vermeyecekler mi? Bizi kabul edecekler mi etmeyecekler mi? Bizim inançlarımıza, dilimize ve kültürümüze saygı gösterecekler mi? Anadilimde konuşmak zaten benim hakkım; kültürümü, dinimi, inancımı yaşamak da öyle. Bundan daha doğal ve insancıl bir şey var mıdır ki, bunun için neden bir savaşa ve barışa ihtiyaç duyayım... 

Dersimli sanatçı olarak Türk Başbakanı Erdoğan’ın Dersim katliamından bahsetmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Öyle bir dönemdeyiz ki, artık değişim şart. Türkiye’nin de bu değişim sürecinden geçmesi gerekiyor. Kürt kimliğini, kültürünü kabul etmeyen kişilerin Dersim’i söylemenin çok bir şey değiştirdiğini belirtemem. Tabii ki bu ülkenin Başbakanı’nın ‘Dersim’de katliam yapıldı’ demesi önemli. Ama salt bunu dillendirmek, çok da bir şeyi değiştirmiyor. Sadece söylemekle kalmak daha korkunç bir şey. Bu durum birey ya da toplumların acıları üzerinden politika yapmaktır. Bu tarihi bir suçtur ve günahtır. Katliamı yaşayan insanların acılarını telafi etmeleri için ellerinden geleni yapmaları gerekiyor. Benim akrabalarım da Dersim katliamında katledildi. Katliamın ne anlama geldiğini bizim halkımız çok iyi biliyor. 

Aynur Doğan:
1975 yılında Dersim’in Çemişgezek ilçesinde dünyaya geldi. İstanbul’da ASM müzik okulunda bağlama ve müzik eğitimi aldı. Begüm Erdam ve Aşkın Metiner’le şan çalıştı. 2002 yılında ilk albümü ‘Seyir’ yayınlandı. Metin-Kemal Kahraman, Grup Yorum, Lütfü Gültekin, Anjelika Akbar, Orient Expressions gibi grup ve müzisyenlerin albümleri ve konser performanslarının yanı sıra televizyon ve sinema filmlerinde vokaliyle yer aldı. 2004 yılında çıkardığı ‘Keça Kurdan’ adlı albüm ile büyük başarı yakaladı. 2010 yılında ise üçüncü albümü ‘Rewend’ yayınlandı. ‘Rewend’ adlı şarkıya çekilen ve yönetmenliğini Fatih Akın’ın yaptığı bir klip ile barajlar altında bırakılmak istenen Hasankeyf’e destek verdi.

SERDAR AGİT BOZTEMUR



YENİ ÖZGÜR POLİTİKA